Şehirler Bir Toplumun Kimlik Kartıdır!
Şehircilik kültür işidir. Bir şehri yaşanılır kılan şey o ülkede şehirleşmeden ne anlaşıldığı ile ilgilidir.
Şayet anlaşılan şey beton, asfalt, bina ve kalabalık ise; bu şehre ne yaparsanız yapın yaşanılır kılamazsınız.
Ancak özne insan, temel perspektif çevre ile barışık olma ve temel yaklaşım aklın ve bilimin rehberliği olursa, bu yerlerde isimlerin, idare yöntemlerinin ( merkezi yahut yerel) bir önemi kalmaz.
Şehirler, il veya ilçe fark etmeksizin, toplumların yoğunlaşmış hafıza merkezleridir. Aynı zamanda aynasıdır da. Bir şehre girdiğinizde, şehrin girişinden sokaklarının genişliğine, yeşilinin sıklığından binalarına, kaldırımlarına, alt yapısına kadar her şey o toplum hakkında , toplumsal yapısından düşünüşüne, üretiminden insan ilişkilerine , dünyaya bakışından beklenti, tercih ve önceliklerine değin muazzam veriler sunar.
Bununla ilgili sayısız kitap vardır ancak burada daha fazla ayrıntıya girmeye gerek olmadığı kanaatindeyim.
Ağaçlandırma, müstakil ev, mega şehir vb. her şey insan ve doğa merkezli bir kafa ile bir şehri cennete çevirebileceği gibi, rant merkezli bir kafa cehenneme de çevirebilir.
Mesele bir şehirde ne olduğu, ne olacağı değil, olanın o şehrin insanının, doğasının dokusu ile ne denli uyuştuğu, şık durduğu ve hayatı ne denli kolaylaştırdığıdır.
Kaynaklar
- Ira Katznelson. (2019). Marksizm Ve Kent. ISBN: 9786053144137. Yayınevi: Ayrıntı yayınları. sf: 352.