Ribozom, biyolojik olarak bazı açılardan bir organel olarak kabul edilmeyebilir çünkü diğer organellerin çoğundan farklı yapısal ve işlevsel özelliklere sahiptir. Bu farklar şu şekilde özetlenebilir:
Zar Yapısı Olmaması: Organellerin büyük bir kısmı (mitokondri, endoplazmik retikulum, lizozom gibi) çift ya da tek katmanlı zarla çevrilidir. Bu zar, organelin içini dış ortamdan ayırır ve belirli işlevlerin gerçekleşmesini sağlar. Ribozomlar ise zarla çevrili değildir; bu nedenle klasik anlamda bir organel olarak kabul edilmezler.
Basit Yapı: Ribozomlar, protein ve ribozomal RNA (rRNA) moleküllerinden oluşan oldukça basit bir yapıya sahiptir. Diğer organellerin karmaşık membran yapıları ve iç bölümleri varken, ribozomlar bu tür karmaşık bir iç yapıya sahip değildir.
Hücre İçindeki Yerleşim: Ribozomlar sitoplazmada serbest halde bulunabildiği gibi endoplazmik retikulumun zarına bağlı olarak da faaliyet gösterebilir. Organeller genellikle sabit bir yapıya veya belirli bir hücre bölgesine sahiptir. Ribozomlar ise hücre içinde sabit bir konuma sahip değildir ve işlevlerini farklı konumlarda gerçekleştirebilirler.
İşlevleri: Ribozomlar, protein sentezi yapar, ancak enerji üretimi, madde taşıma veya hücresel homeostaz gibi daha karmaşık görevleri yerine getirmezler. Diğer organellerin genellikle daha geniş bir işlev yelpazesi vardır.
Özetle, ribozomlar temel bir biyolojik yapı birimi olmalarına rağmen, zarla çevrili olmadıkları ve karmaşık iç yapıya sahip olmadıkları için genellikle organel olarak sınıflandırılmazlar.[2][1]
Kaynaklar
- H. F. Lodish. (2016). Lodish, H., Berk, A., Kaiser, C. A., Krieger, M., Bretscher, A., Ploegh, H., Amon, A., & Scott, M. P. (2016). Molecular Cell Biology. 8Th Edition. W.h. Freeman..
- H. F. Lodish. (2007). Molecular Cell Biology. ISBN: 9781429209564. Yayınevi: W H Freeman & Company.