Evet, ama nasıl!
Hayatın gayesi veya bunca uğraş ile ilgili nihai nedene sürekli neden sorusu ile ulaşabileceğimizi düşünüyorum.
Örneğin neden çalışıyoruz, gelir için, neden, ihtiyaçlarımızı karşılamak için, neden, sağlığımız için, neden , huzur için, neden doyum için ( yaşama hazzı- mutluluk) , neden , cevap yok, neden , cevap yok.
Biraz zorlarsak dolaylı ölümsüzlük sonucuna sağlıklı bir neslin devamı aracılığı ile ulaşmak için ( üreme- genetik kod aktarımı) sonucuna ulaşabiliriz. Fakat bu sonuca da neden sorusunu sorarsak yine varacağımız son nokta kimine göre huzur kimine göre doyum kimine göre mutluluktur ve hemen hemen aynı şeyi ifade ederler.
Bunu hangi alandan hangi örnekle başlatırsak başlatalım bir yerden sonra illaki maddi temelli beslenme , soyun devamı ve oradan doyuma, mutluluğa ulaşırız. Çıkış noktamız savaş olsa bile.
Neden savaşırız sorusunun cevabı olabilecek hürriyet, meşru müdafaa veya sömürü farketmeksizin verilen cevaplara yönelteceğimiz neden sorularının nihai menzili aynı olacaktır: Huzur, doyum, mutluluk.
Olağan mı? Elbette olağan.
Birilerinin bunu sırf kendileri için arzulaması olası mı olası.
Aksini de, kollektif mutluluğu önceleyen ve önemseyip bunun mücadelesini veren var mı? Hem de azımsanmayacak kadar.
Hangisi doğamıza daha uygun? Tabi ki kollektif olanı tercih.
Bugün türümüzü zincirin tepesine taşıyıp oturtan bu tercihtir. Bu yüzden bizler toplumsal ( sosyal, tek başına varlığını sürdüremeyecek ) varlıklar olarak tanımlanırız. Medeniyetimizi de buna borçluyuz.
Bugün birilerinin sırf kendi bireysel menfaatleri uğruna varlık koşulunu inkara varacak şekilde aksi davranışta-tercihte bulunması bizi yanıltmasın. Çünkü o tercih sonuç üzerinden gerçekleşen bir tercihtir ve temelinde ortaklaşmacı bir yapının olmadığına işaret etmez.
Sistem, egemen, grup, topluluk ya da birey bazında bütün asalaklara ( başkalarının emeği üzerine konanlara) bakın ; hangisinin yaşam art beslemesinde kendi dışında sayısız ortaklaşmacı emek yok ki...
İşte türümüzü bugünlere tasıyan bu ortaklaşmacı emek salt bir tercihin ürünü değildir. Birbirimize mecbur oluşumuzun bilince çıkarılması neticesinde bu mecburiyetin rızaya ( gönüllülüğe) dönüşmesidir.
Bu, toplumun geneli için ilk neden sorusundan nihai cevaba değin her soru ve cevap için geçerli bir realitedir. Toplumsal huzur, doyum, mutluluk bireye aynen yansır diyen realite.
Birilerinin bunun aksi yönde bir tercihte bulunması bu durumu değiştirmez. Sevgiyle...