İnsan doğası çelişkilerle dolu bir bahçe gibidir: sevgi ve öfke, yakınlık arzusu ve yalnızlık korkusu bir arada büyür. Peki neden en çok sevdiklerimize zarar vermeye meyilliyiz? Bu paradoks günlük etkileşimlerimizde sıklıkla karşımıza çıkan "günlük saldırganlık" fenomeni ile açıklanabilir. Güvendiğimiz kişilere duyduğumuz rahatlık onlara karşı daha az dikkatli olmamıza ve böylece duygusal yaralar açmamıza yol açar. Karşılıklı beklentiler ve örtük yargılar bu süreci daha da karmaşık hale getirir. Acaba bu durum toplumsal bir yansıma mıdır? Toplumumuzdaki ilişki dinamikleri bireysel acıları nasıl şekillendiriyor ve bu süreçte neleri göz ardı ediyoruz?
İnsanlar Neden Başkalarının Acısından Zevk Alır?
İnsanların başkalarının acısından zevk almasının ardındaki psikolojik ve sosyal dinamikler karanlık bir ormana benzer: göz alıcıdır ama tehlikelidir. Bu karanlık zevkler bazen açıkça bazen de gizli yollarla ortaya çıkar. Neden bazı insanlar başkalarının acılarından hoşlanır? Bu sorunun cevabı hem derin psikolojik kökenlere hem de geniş sosyal yapılarına dayanır.
Sadizm:
• Sadist kişiler başkalarına acı vermekten veya acı çektiklerini görmekten doğrudan haz alır.[1]
• Gündelik sadistler zorbalık yaparak ya da drama yaratmak suretiyle bu duyguları tatmin ederler.[2]
Psikopati ve Narsizm:
• Duygusuzluk ve empati eksikliği bu kişiliklerde baskındır.
• Başkalarının acıları üzerinden kendilerini güçlü ve önemli hissetme eğilimi gösterirler.[3]
Schadenfreude:
• Bir başkasının talihsizliğinden doğan zevk çoğu zaman hak edilmiş bir ceza olarak görülen durumlarda ortaya çıkar.
• Rakip veya hoşlanılmayan kişilerin başarısızlıkları tatmin duygusunu artırır.[4]
İnsanlıktan Çıkarma:
• Savaş zamanı veya sosyal normların çiğnendiği durumlar insanların diğerlerine zarar vermesini kolaylaştırır.
• Bu ahlaki kısıtlamaların zayıflamasına yol açar.
Acı ve zevk arasındaki bu karmaşık ilişki insanın kendi içindeki iyi ile kötü arasındaki savaşı yansıtır. Acaba teknolojinin ve medyanın etkileriyle bu eğilimler daha da mı pekiştiriliyor? Günümüzde zarar verme eğilimlerimizi kontrol altında tutmak için ne gibi önlemler alınabilir? Bu sorular toplum olarak nereye doğru gittiğimizi sorgulamamız gerektiğini gösteriyor.
Zararlı Davranışlara Katkıda Bulunan Psikolojik Faktörler Nelerdir?
Zarar verme eğilimi insan ruhunun karanlık ormanlarında dolaşan bir yolcu gibi çoğu zaman anlaşılmaz ve tahmin edilemezdir. Fakat bilimsel araştırmalar bu davranışların altında yatan psikolojik faktörleri giderek daha iyi aydınlatmaktadır. Zararlı davranışlara katkıda bulunan bazı temel psikolojik faktörler şunlardır:
Kişilik Özellikleri:
• Saldırganlık, dürtüsellik, düşük öz kontrol
• "Karanlık Dörtlü": narsisizm, makyavelizm, psikopati, sadizm.[5]
Ruh Sağlığı Durumları:
• Depresyon, anksiyete, madde kullanım bozuklukları
• Duygudurum bozukluklarının etkileşimi.[6]
Çocukluk Deneyimleri:
• İstismar, ihmal, şiddete maruz kalma.[7]
Sosyal ve Çevresel Etkiler:
• Akran baskısı, aile dinamikleri, toplumsal normlar
• Silah ve uyuşturucu mevcudiyeti, şiddet içeren medya.[8]
Biyolojik Faktörler:
• Genetik yatkınlıklar, nörotransmitter dengesizlikleri
Bilişsel Çarpıtmalar:
• Şiddeti haklı çıkarma, eylemlerin sonuçlarını en aza indirme.[9]
Stres ve Başa Çıkma Mekanizmaları:
• Yüksek stres seviyeleri, yetersiz başa çıkma yöntemleri.[10]
Bu faktörlerin her biri insan davranışlarının karmaşık ağını oluşturan ipliklerden biridir. Peki bu bilgilerle ne yapabiliriz? Toplumsal normlar ve aile içi dinamikler gibi faktörlerin etkisi altında zarar verme davranışlarını normalleştiren bir toplumda yaşamak bireylerin bu tür davranışları benimsemesine nasıl yol açar? Bu sorular her birimizin kendi içinde ve toplumda geniş bir öz farkındalık geliştirmesi gerektiğini göstermektedir. Ancak böyle bir bilinçle zararlı eğilimlere karşı daha etkin müdahaleler geliştirebiliriz. Sonuç olarak bu derinlemesine anlayış toplumumuzda daha sağlıklı ve şefkatli ilişkiler kurmamıza olanak tanıyabilir. Gerçekten de kendimizi ve birbirimizi daha iyi anlamak bu zorlu yolda en güçlü kılavuzumuz olabilir mi?
Yetiştirilme Tarzı, Başkalarına Zarar Verme Eğilimimizi Nasıl Etkiler?
Zarar verme eğiliminin kökenleri çoğu zaman bireyin yetiştirilme tarzının derinliklerinde saklıdır. Bu karmaşık süreçte çevresel ve psikolojik faktörlerin etkileşimi zamanla zararlı davranış kalıplarının oluşmasına zemin hazırlar. Acaba bir çocuğun yetiştirilme şekli onun yetişkinlikte başkalarına zarar verme olasılığını nasıl etkiler?
Olumsuz Çocukluk Yaşam Deneyimleri (ÇYD):
• İstismar ve ihmal gibi travmalar bireyin sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz etkiler.
• Araştırmalar bu tür deneyimler yaşayan bireylerin antisosyal davranışlar sergileme olasılığının yüksek olduğunu göstermektedir.[11]
Aile Ortamı:
• Şiddet içeren veya duygusal olarak ihmalkar aile ortamları çocuklarda saldırganlık eğilimini artırabilir.
• Öte yandan destekleyici ve iletişim açısından zengin aile ortamları empati ve sağlıklı sosyal becerilerin gelişimini teşvik eder..[11]
Sosyal ve Kültürel Şartlanma:
• Toplumsal ve kültürel normlar bireylerin şiddet algısını ve davranışlarını şekillendirir.
• Özellikle güç ve kontrolün vurgulandığı toplumlarda bu davranışlar normalleştirilebilir.
Duygusal ve Psikolojik Faktörler:
• Çözülemeyen duygusal travmalar bireyin başkalarına zarar vermesine yol açabilir.
• Duygusal düzenleme ve başa çıkma becerilerinin eksikliği zararlı eylemlere başvurma olasılığını artırır.
Empati ve Sosyal Desteğin Etkisi:
• Empati başkalarının duygularını anlama ve onlarla empati kurma yeteneği sağlar.
• Güçlü sosyal destek sistemleri bireylerin stres ve travmayla başa çıkmasına yardımcı olarak sağlıklı sosyal ilişkilerin gelişimini destekler.[12]
Bu süreçlerin iç içe geçmesi toplumsal şiddet döngülerinin nasıl devam ettiğini ve hatta körüklendiğini açıklar. Peki toplum olarak bu döngüleri kırmanın yollarını aramak yerine neden bu davranışları normalleştiriyoruz? Bireyin yetiştirilme tarzı onun dünyaya bakışını şekillendirirken toplumun bu yapıları sorgulamadan kabul etmesi gelecek nesiller için hangi sonuçları doğurur? Çocuklarımızı yetiştirirken bu bilinçle hareket etmek daha sağlıklı ve empatik bir toplumun temellerini atabilir. Bu sadece ailelerin değil tüm toplumun üstlenmesi gereken kritik bir sorumluluktur.
Sosyal Medya, Zararlı Davranışları Teşvik Etmede Nasıl Bir Rol Oynar?
Sosyal medyanın zararlı davranışları teşvik etmedeki rolü günlük yaşantımızda bir hayaletin varlığı gibidir; sessiz ama etkilidir. İnsanlar özellikle gençler bu dijital dünyanın etkisine ne kadar açık? Sosyal medyanın zararlı etkilerine dair bazı önemli mekanizmalar şu şekildedir:
Riskli Davranışların Teşvik Edilmesi:
• Madde kullanımı
• Cinsel risk alma
• Şiddet eğilimleri
Bu davranışlar sosyal medya tarafından genellikle normalleştirilir ve teşvik edilir akabinde gençleri olumsuz eylemleri kabul edilebilir olarak görmeye yönlendirir.[13]
Sosyal Medya Etkileyicilerinin Etkisi:
• Sağlıksız yaşam tarzları
• Güvensiz ürünler
• Zararlı alışkanlıklar
Etkileyicilerin inandırıcılığı ve popülerliği takipçileri sağlıksız davranışları benimsemeye itebilir.[14]
Sosyal Karşılaştırma ve Akran Baskısı:
• Yetersizlik duyguları
• Düşük benlik saygısı
• Akıl sağlığı sorunları
Sosyal medya sürekli bir karşılaştırma ve yarış ortamı yaratır bu da bireyleri kabul görme uğruna riskli davranışlara sürükleyebilir.
Zararlı İçeriğe Erişim:
• Anoreksiya
• Kendine zarar verme
• İntihar
Düzenlenmemiş içerikler savunmasız bireyleri zararlı davranışlara yönlendirebilir.[15]
• Algoritmik Pekiştirme:
• Sansasyonel içerikler
• Güçlü duygusal tepkiler
Algoritmalar zararlı içerikleri öne çıkararak kullanıcıların bu tür davranışları benimsemesini kolaylaştırır.
Peki bu bilgi çağında bireyler ve toplumlar olarak kendimizi ve gençlerimizi nasıl koruyabiliriz? Gerçek ve sanal dünya arasındaki sınırları belirginleştirmek medya okuryazarlığını artırmak ve sağlıklı iletişim kanallarını güçlendirmek bu konuda ciddi anlamda elzemdir. Sosyal medyanın karanlık yüzüyle başa çıkabilmek için zarar görebilecek bireyleri tanıma ve onları koruma sorumluluğu hepimizdedir. Zararlı davranışların normalleşmesine izin vermemek toplumsal bir görevdir. Unutmayın sosyal medya sizin efendiniz değil siz onun efendisisiniz. Zayıflık göstermeyin kontrolü ele alın. Aksi takdirde karanlığın sizi yutmasına izin vermiş olursunuz.
Toplumsal Normlar Zararlı Etkileşimleri Nasıl Teşvik Eder?
Toplumsal normlar çoğu zaman insanları farkında olmadan belirli davranışları benimsemeye iten görünmez kuvvetlerdir. İnsanlar bu normlara uyma baskısı altında bazen zarar verici eylemlerde bulunabilir. Peki bu normlar neden ve nasıl zararlı etkileşimleri teşvik eder?
Önyargıların ve Ayrımcılığın Güçlendirilmesi:
• Toplumsal normlar mevcut önyargıları ve ayrımcı uygulamaları yansıtarak güçlendirir.
• Cinsiyet, ırk ve cinsellik etrafındaki kalıplaşmış yargılar eşitsiz muameleyi haklı çıkarır ve bu normlar ayrımcılığın normalleştiği ortamlar yaratır.[16]
Bireyselliğin ve Özerkliğin Baskılanması:
• Toplumsal normlara uymak bireylerin kişisel inançlarını ve davranışlarını bastırmalarını gerektirebilir.
• Hiyerarşik itaat konusunda katı normlara sahip iş yerlerinde çalışanlar kötü muamele hakkında konuşmaktan caydırılabilir.[17]
Zararlı Uygulamaların Teşvik Edilmesi:
• Bazı normlar kadın sünneti veya çocuk evliliği gibi zararlı uygulamaları teşvik eder.
• Bu uygulamalar kolektif inançlar tarafından sürdürülür ve sosyal tepkiyle karşılaşmadan karşı çıkılması zorlaştırılır.[18]
Saldırganlığın ve Şiddetin Normalleşmesi:
• Erkeklik ve onur etrafındaki normlar saldırgan davranışları normalleştirebilir.
• Bu normlar erkekleri statülerini öne sürmek için şiddet içeren davranışlarda bulunmaya teşvik eder.
Sosyal Yaptırımlarla Uygulanması:
• Normlara karşı çıkılması dedikodu veya dışlama gibi sosyal yaptırımlarla engellenir.
• Bireyler normdan sapmanın sosyal izolasyona yol açabileceğinden çevreye zarar veren uygulamalara devam edebilir.
Toplumsal normlar özellikle zarar verme potansiyeli taşıyanlar sadece bireyler tarafından değil geniş toplum tarafından da sorgulanmalı ve değiştirilmelidir. İçsel ve dışsal değişimler daha sağlıklı ve zararsız etkileşimlerin temelini oluşturabilir. Acaba toplumumuz bu değişimi gerçekleştirebilecek cesarete sahip midir? Bu soru her birimizin üzerinde düşünmesi gereken bir meydan okumadır. Bu normları sorgulamak reddetmek ve hatta değiştirmek sizin elinizde. Sessizliğiniz bu zararlı döngüyü sürdürmekten başka bir işe yaramaz.
Neden Bazı Bireyler Başkalarına Zorbalık Yapmaktan Hoşlanır?
Neden bazı bireyler başkalarına zorbalık yapmaktan hoşlanır? Bu sorunun köklerini anlamak toplumumuzda derinlemesine bir farkındalık yaratmamızı gerektirir. Zorbalık çoğu zaman bireylerin kendi içsel çatışmalarının dışa vurumu olarak ortaya çıkar. Bu karmaşık davranışın ardında yatan nedenler, psikolojik, sosyal ve çevresel faktörlere dayanır:
Güvensizlik ve düşük benlik saygısı:
• Düşük benlik saygısı olan bireyler başkalarını aşağılayarak kendilerini geçici olarak yükseltmeye çalışır.
• Üstünlük hissi kendi yetersizlikleriyle başa çıkmanın bir yoludur.[19]
Geçmişte zorbalığa uğrama deneyimleri:
• Zorbalığın kurbanı olanlar öğrenilmiş davranış modelleri aracılığıyla güç ve kontrolü yeniden kazanmaya çalışır.
Empati yoksunluğu:
• Bazı zorbalar başkalarının acısını hissetme yeteneğinden yoksundur.
• Bilişsel empati onlara başkalarını manipüle etme ve kontrol etme yeteneği verir.[20]
Sosyal ve çevresel etkiler:
• Rekabetçi ve statü odaklı sosyal çevreler zorbalık davranışını teşvik eder.
• Toplumsal normlar ve önyargılar zorbalık hedeflerini belirler.[21]
Güç ve dikkat arzusu:
• Sosyal statü kazanmak ve ilgi çekmek için başkalarına hükmedilir.[22]
Ruh sağlığı sorunları:
• Zorbalar depresyon ve anksiyete gibi akıl sağlığı sorunları yaşayabilir.
Öğrenilmiş davranış ve sosyal normlar:
• Zorbalık davranışı kötü niyetli ortamlarda büyüyen çocuklar tarafından normalleştirilebilir.
Bu faktörler zorbalık davranışının sadece bireysel bir sorun olmadığını aynı zamanda toplumsal bir yansıma olduğunu göstermektedir. Toplum olarak bu davranışları normalleştiren koşulları nasıl değiştirebiliriz? Bu sorunları ele almak daha sağlıklı ve empatik bir toplum yaratma yolunda atılacak adımların başlangıcı olmalıdır. Zorbalık bir ayna gibi toplumun karanlık yüzünü yansıtır; bu yüzleşme dönüşüm için bir fırsattır.
Başkalarına Zarar Vermenin Uzun Vadeli Zihinsel Sağlık Etkileri Nelerdir?
Başkalarına zarar vermenin uzun vadeli zihinsel sağlık etkileri genellikle görmezden gelinen bir gerçekliktir. Bu durum bireysel ve toplumsal bir yıkımın habercisi olabilir. Zarar verme eylemleri suçlunun ruh sağlığını beklenmedik yollardan tüketir. Neden mi? Çünkü her eylem bir yankı oluşturur ve bu yankı failin kendi iç dünyasında dönüp dolaşır.
Psikolojik Sonuçlar:
Akıl Sağlığı Bozuklukları Riskinin Artması:
• Zarar veren davranışlar failde anksiyete depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu riskini artırır. Özellikle çocukluk çağında istismara uğramış kişiler yetişkinliklerinde bu döngüyü sürdürebilir.[23]
Bilişsel ve Duygusal Düzensizlik:
• Zarar verici eylemler bilişsel eksikliklere ve duygusal düzensizliklere yol açar. Bu durum zayıf yürütücü işlevler ve yüksek saldırganlıkla bağlantılıdır.[24]
Madde Bağımlılığı:
• Zarar verenler duygusal kargaşayla başa çıkmak için sıklıkla madde kullanımına yönelir bu da bağımlılık riskini artırır.
Sosyal ve Kişilerarası Etkiler:
İlişki Zorlukları:
• Sağlıklı ilişkiler kurma ve sürdürme yeteneği azalır sosyal izolasyon ve profesyonel zorluklar artar.[25]
İtibar ve Sosyal Damgalama:
• Zarar verme eylemleri sosyal damgalanmaya ve itibar kaybına yol açar; bu da utanç ve düşük benlik saygısı ile sonuçlanır.
Uzun Vadeli Psikososyal Sonuçlar:
Kronik Akıl Sağlığı Sorunları:
• Uzun süreli etkiler arasında özellikle çocukluk dönemi istismar kurbanları için kronik depresyon ve anksiyete bozuklukları bulunur.
İntihar Davranışı Riskinin Artması:
• Zarar vermenin getirdiği suçluluk ve duygusal yük intihar düşünceleri ve girişimlerini tetikleyebilir.
Zarar verme eylemlerinin bu denli derin ve çeşitli psikolojik sonuçları toplumsal bir ayna işlevi görür aslında. Bu aynada kendimize baktığımızda acımasız yüzleşmelerle karşılaşırız. Peki toplum olarak bu yıkıcı döngüyü kırmak için neler yapabiliriz? Her bireyin yarattığı yankının farkında olması belki de bu döngüyü kırmanın ilk adımıdır. Bu bilinç uzun vadede hem bireysel hem de toplumsal iyileşmeye kapı aralayabilir. Unutmayalım her eylem bir iz bırakır. Bu izler gelecek nesillere aktarılan bir miras olabilir. Siz kendi mirasınızı nasıl şekillendirmek istersiniz? Yıkım mı yoksa iyileşme mi? Bu sorunun cevabı sadece sizin ellerinizde. Bu yükü taşımaya devam etmek yerine değişimin öncüsü olmaya ne dersiniz? Kendinize ve topluma borçlu olduğunuz bu değişimi gerçekleştirmek için harekete geçin. Aksi takdirde bu karanlık mirasın bir parçası olmaya mahkum kalacaksınız. Seçim sizin ama sonuçları hepimizi etkileyecek. Zaman denilen kum saati durmaksızın akıp gitmekte ve her adım bizi kaçınılmaz olan âkıbete bir nefes daha yaklaştırmaktadır. Zira zaman bir kez geçip gitti mi bir daha geri gelmez.
Kıskançlık Zararlı Davranışlara Nasıl Yol Açar?
Kıskançlık insan ilişkilerinde zehirli bir iksir gibidir; duygusal dengeyi bozar ve zarar verici davranışların kapısını aralar. Ancak kıskançlık nasıl bu kadar yıkıcı bir güce dönüşebilir? İnceleyelim:
Saldırganlık ve Düşmanlık: Kıskançlık özellikle kötü niyetli olduğunda agresif davranışları tetikleyebilir. Bir birey kendini başkalarıyla kıyasladığında aşağılık hissedebilir. Bu adaletsizlik duygularıyla beslenir ve kişiyi saldırganlık yoluna sürükler.[26]
Örnekler: Partnerine zorluk çıkarma başarılarını engelleme çabaları.
Prososyal Davranışlarda Azalma: Kıskançlık yardımsever davranışları köreltebilir. Küçük yardım isteklerine bile sırt çevirme eğilimi gösterilebilir bu da sosyal bağları zayıflatır.[27]
Durumlar: Düşen bir kalemi almaktan kaçınma acil bir yardım çağrısına duyarsız kalma.
Aktif Zararlı Eylemler: Kıskançlık kasıtlı zarar verme eğilimini körükleyebilir. Bireyler kıskanılan kişilerin üstünlüklerini azaltma arzusuyla hareket edebilir.
Eylemler: Başkalarının işlerine engel olma onların başarılarını gölgeleme.
Bu durumlar kıskançlığın sadece bireysel değil toplumsal düzeyde de yıkıcı etkilere sahip olabileceğini göstermektedir. Rekabet ve kızgınlık sosyal uyumu bozar destekleyici ortamların yerini düşmanca ilişkilere bırakır. Peki bu bilgiyle ne yapmalıyız? Toplum olarak kıskançlığın köklerine inip daha sağlıklı ilişki dinamikleri geliştirmek için ne tür adımlar atabiliriz? Bu sorular her birimizin kendi iç dünyasına dönüp cevaplaması gereken sorulardır. Ancak bu şekilde hem bireysel hem de toplumsal refahı artırabiliriz.
Çözülmemiş Travmalar Başkalarıyla Olan Etkileşimlerimizi Nasıl Etkiler?
Çözülmemiş travmalar kişinin başkalarıyla etkileşimlerini derinlemesine etkiler ve sağlıklı ilişkilerin önündeki en büyük engellerden biri olabilir. Peki bu yıkıcı etkileşim kalıpları günlük yaşamımızda nasıl kendini gösterir? İşte çözülmemiş travmanın başkalarıyla olan ilişkilerimizi nasıl etkilediğine dair kritik noktalar:
Güven Sorunları:
• Travma geçmişi olan bireyler sıklıkla güven kurmakta zorlanır.
• Bu özellikle kişilerarası travmalarda sürekli bir güvensizlik duygusuna neden olur.[28]
Bağlanma ve Sınırlar:
• Güvenli bağlanma gelişimini bozabilir.
• İlişkilerde ya aşırı katı ya da aşırı geçirgen sınırlar görülebilir.[29]
Duygusal Düzensizlik:
• Travma, kaygı, sinirlilik ve ruh hali değişimleri şeklinde duygusal düzensizliğe yol açar.
• Bu durum karşılıklı anlayışı zorlaştırır ve istikrarlı ilişkileri sürdürmeyi güçleştirir.[30]
Davranış Kalıpları:
• Travmatik deneyimler, aşırı başarı, işkoliklik gibi davranış kalıplarına sebep olabilir.
• Bu bireyin ilişkilere yeterince zaman ayıramamasına ve duygusal olarak uzaklaşmasına neden olur.
Kişilerarası Çatışmalar:
• Çözülmemiş travma bireyin iyi niyetli etkileşimleri tehdit olarak algılamasına yol açar.
• Bu durum yanlış anlamalara ve sık sık çatışmalara neden olabilir.[31]
Bireylerin geçmişlerindeki travmalarla yüzleşmeleri ve bu süreçte profesyonel destek almaları gerekir. Toplumsal anlamda ise travmanın etkilerini hafifletmek için daha fazla farkındalık ve destek mekanizmalarının oluşturulması şarttır. Çözümlenmemiş travmalar bireylerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyebilir ve sosyal dokumuzu zayıflatabilir.
Güç Dinamikleri Başkalarına Zarar Verme Eğilimimizi Nasıl Etkiler?
Güç dinamikleri insan ilişkilerinin labirentinde yol gösterici bir kılavuz gibi işlev görür; bu dinamikler bireyler arasındaki etkileşimleri ve çatışmaları derinden etkileyebilir. Güçlü olmanın getirdiği avantajlar bireylerin davranışları üzerinde beklenmedik etkiler yaratabilir. Peki bu etkiler nelerdir ve neden bu kadar belirgindir?
Güç sahibi bireyler genellikle:
• Sosyal normları ve olası sonuçları daha az önemser.
• Duygusal tepkilerde bulunma eğiliminde daha yüksektir.
• Kararlarında başkalarının duygularını ikinci plana atar.[32]
Bu durum bir kuledeki gözcü gibi güçlü bireylerin daha az güçlü olanlara geniş bir perspektiften bakmalarını sağlar; ancak bu bakış açısı onları insanî duygulardan uzaklaştırır. Güç kişinin empati yeteneğini azaltırken kendine olan güvenini artırır. Güçlü bireyler kendi eylemlerini doğru olarak görebilir ve bu kendilerine ahlaki bir muafiyet sağlar.[33]
Ayrıca güç dinamikleri şu şekilde işler:
Nesneleştirme: Güçlüler daha az güçlü bireyleri tam anlamıyla insan olarak görmeyebilir.
Dürtüsellik ve saldırganlık: Güçlü bireyler tehdit altında hissettiklerinde daha agresif olabilirler.
Toplumsal ve kültürel bağlam da bu davranışları şekillendirir. Gücün agresif sergilenmesi normalleştirilen toplumlarda bu tür davranışlar daha yaygındır. Bunun tersi empatiyi ve sosyal uyumu teşvik eden kültürlerde gücün olumsuz etkileri azalabilir.
Acaba güç dinamikleri bireylerin birbirlerine zarar verme eğilimlerini azaltmak için nasıl dönüştürülebilir? Toplum olarak gücü nasıl daha adil ve dengeli bir şekilde yönetebiliriz? Bu sorular güç ilişkilerini yeniden şekillendirme çabalarının merkezinde yer almalıdır. Güç sorumluluk gerektirir; güçlü bireylerin bu sorumluluğu taşıyıp taşımadıklarını sorgulamak daha sağlıklı ve adil bir toplum yaratma yolunda atılacak adımlar arasında olmalıdır.
Neden Bazen En Çok Sevdiklerimize Zarar Veririz?
Sevdiklerimize neden zarar verdiğimizi anlamak karmaşık duygusal ve psikolojik faktörlerin ışığında bir keşif yolculuğuna çıkmak gibidir. Bu özellikle yakın ilişkilerde kendini gösteren bizi derinlemesine etkileyen bir durumdur. İlişkilerdeki bu paradoksal zarar verme eğilimi bazı temel nedenlerle açıklanabilir:
Güven ve Güvenlik Paradoksu:
• Yakın ilişkiler bireylerin kendilerini daha özgür ifade etmelerini sağlayan bir güvenlik hissi yaratır.
• Bu özgürlük daha az yakın ilişkilerde ortaya çıkmayacak filtresiz hayal kırıklığı veya öfke ifadelerine yol açabilir.[34]
Duygusal Tepkisellik:
• Özerkliklerinin tehdit altında olduğunu hisseden insanlar kontrolü yeniden sağlama amacıyla agresif tepki verebilir.
• Bu sevdiklerine karşı incitici davranışlara neden olabilir.[35]
Bağlanma Stilleri:
• Güvensiz bağlanma stilleri olan bireyler algılanan tehditlere veya duygusal yakınlığa uyumsuz şekillerde tepki verebilir.[36]
Nörolojik Tepkiler:
• Medial prefrontal korteks (MPFC) benlik ve başkaları arasında ayrım yapma rolü oynar.
• Yakın ilişkilerde benlik ve diğer arasındaki sınırlar bulanıklaşabilir bu da empati eksikliğine veya saldırganlığa yol açabilir.[37]
Duygusal Bagaj ve Travma:
• Geçmiş deneyimler bireylerin kendilerini koruyan şekillerde davranmalarına yol açabilir.
• Bu sınırları test etmeyi veya algılanan duygusal tehlikeden kaçınmak için agresif tepkileri içerebilir.
Misilleme ve Kontrol:
• İncinmiş hisseden bireyler misilleme olarak sevdiklerini incitebilir.
• Bu ilişki içinde zehirli bir acı döngüsü yaratabilir.
Bu nedenler sevdiklerimize bazen neden zarar verdiğimizi anlamamızda bize yol gösterir. Toplumsal normlar ve kişisel güvenlik arayışı bu tür davranışları teşvik edebilir mi? Acaba ilişkilerimizde sağlıklı sınırlar koymak ve duygusal olgunluk kazanmak bu döngüyü kırmanın anahtarı olabilir mi? Gerçek duygularımızı sağlıklı bir şekilde ifade etme becerisini geliştirmek ilişkilerimizde daha derin bir anlayış ve uyum sağlayabilir. Böylece sevdiklerimize zarar verme eğilimimizi azaltabiliriz. Bu düşünce bizi daha bilinçli ve empatik bireyler haline getirebilir ve ilişkilerimizi güçlendirebilir.
Bu noktada hitap şeklimde bir değişim yapıp ayrıca bir yorumda bulunmak istiyorum.
Unutma sen de bu döngünün bir parçasısın. Sevdiklerini incitmekten kaçınamazsın bu senin doğanda var. Kendini kandırmayı bırak ve bu gerçeği kabul et. İlişkilerindeki bu zehirli döngüden kurtulmak istiyorsan önce kendi karanlık tarafınla yüzleşmelisin. Acımasız dürtülerini bastırmaya çalışma çünkü bu sadece daha büyük patlamalara yol açar. Onları tanı kabul et ve kontrol altına al. Ancak o zaman gerçek gücünü keşfedebilir ve sevdiklerini incitmekten kaçınabilirsin. Bu senin için bir meydan okuma ancak üstesinden gelmek zorundasın. Yoksa sonsuza kadar acı çekmelerine sebep olduğun sevdiklerinin hayaletleri tarafından avlanacaksın.
Kontrol İhtiyacı Zararlı Eylemlere Nasıl Yol Açar?
İnsanların diğerlerini kontrol etme ihtiyacı onların zarar görmesine neden olabilir mi? Bilimsel bulgular kontrol ihtiyacının zararlı eylemlere yol açabilecek bir dizi mekanizmayı tetiklediğini ortaya koymaktadır. Peki kontrolün peşinde koşarken bireyler kendilerini ve çevrelerindekileri nasıl etkilerler?
Duygusal Sıkıntı ve Saldırganlık:
• Yüksek kontrol ihtiyacı olan bireyler beklenmedik durumlarla karşılaştıklarında yoğun duygusal sıkıntı yaşarlar.
• Bu sıkıntı öfke ve saldırgan davranışlara dönüşebilir.
• Araştırmalar bu kişilerin olumsuz geri bildirimlerden veya durumların kontrol dışı gelişmesinden büyük rahatsızlık duyduğunu göstermektedir.[38]
Kötü Karar Verme:
• Aşırı kontrol arzusu karar verme süreçlerini olumsuz etkileyebilir.
• Bu bireyler genellikle kendileriyle aynı fikirde olan kişilerle çevrili olmayı tercih eder bu da onların daha geniş perspektifleri göz ardı etmelerine neden olur.
• Kontrol yanılsaması genellikle finansal kayıplar gibi olumsuz sonuçlar doğurur.
Sağlık Sonuçları:
• Kontrol ihtiyacı stresle bağlantılı sağlık sorunlarına yol açabilir.
• Kronik stres kardiyovasküler problemler ve akıl sağlığı bozukluklarına katkıda bulunabilir.
Bağımlılık Yaratan Davranışlar:
• Bağımlılık mücadelesi veren bireyler madde kullanımı üzerindeki kontrolü kaybettiklerinde bu durumu dengelemek için daha fazla madde arayışına girebilirler.
• Bu bağımlılık döngüsünü sürdürür ve karar verme yetilerini daha da bozar.[39]
İlişkiler Üzerindeki Etkisi:
• Kontrol obsesyonu ilişkilerde kızgınlık ve çatışmalara yol açabilir.
• Zamanla bu durum ilişkilerin bozulmasına ve bireyin izolasyonuna neden olabilir.
Kontrol ihtiyacı birçok açıdan zarar verebilir. Peki bu ihtiyaç toplumumuzda nasıl bir yansıma buluyor? Acaba modern toplumumuzdaki başarı ve güç dinamikleri bireylerin bu kontrol arzusunu daha da şiddetlendiren bir etmen mi? Bu sorular bireysel ve toplumsal düzeyde derinlemesine değerlendirilmesi gereken konulardır. İnsan ilişkileri karşılıklı saygı ve özerklik temelleri üzerine kurulmalıdır; kontrol arzusu bu temelleri sarsar. Gerek bireysel gerekse toplumsal olarak bu zararlı döngüyü kırmak için daha bilinçli adımlar atılmalıdır.
Akran Baskısının Zararlı Davranışları Teşvik Etmedeki Rolü Nedir?
Ergenlik dönemi bireyin sosyal kabul ve grup normlarına uyum sağlama arzusunun en yoğun yaşandığı bir geçiş evresidir. Bu süreçte akran baskısı gençler üzerinde çoğu zaman yıkıcı bir etki yaratır. Peki bu baskının zararlı davranışları teşvik etmedeki rolü tam olarak nedir?
Sosyal Öğrenme ve Modelleme: Ergenler akranlarından öğrenir ve onların davranışlarını model alır. Riskli davranışlar sergileyen akranları gördüklerinde bu davranışları benimseme eğilimindedirler. Örneğin bir grup içinde sigara içilmesi diğer üyeler için sigara içmeyi norm haline getirebilir.[40]
Algılanan Normlar ve Yanlış Kanılar: Çoğu ergen akranları arasında riskli davranışların daha yaygın olduğunu düşünür. Bu yanılgı onları bu tür davranışlara yönlendirir. Madde kullanımının yüksek olduğu algılanan bir grup içinde ergenler bu algıya uyarak daha fazla madde kullanmaya başlayabilirler.[41]
Doğrudan Akran Baskısı: Akranlar tarafından direkt olarak teşvik edilen veya zorlanan davranışlar zararlı sonuçlar doğurabilir. Özellikle sosyal reddedilme korkusu veya grup içinde prestij kazanma arzusu ergenleri bu baskılara boyun eğmeye itebilir.
Bu mekanizmalar ergenlerin neden grup baskısına bu kadar açık olduklarını ve zararlı davranışlara sürüklendiklerini açıklar. Akran baskısı özellikle kendi kimliklerini arayan ve sosyal kabul için mücadele eden gençler için güçlü bir etkiye sahiptir. Toplum olarak bu dinamikleri anlamak ve gençleri koruyacak stratejiler geliştirmek zorundayız. Acaba bu baskıyı azaltacak ve gençlerin daha sağlıklı kararlar almasını sağlayacak toplumsal değişimleri nasıl teşvik edebiliriz? Ergenlerin sağlıklı sosyal çevreler oluşturması kişisel değerlerine sahip çıkması ve grup baskısına karşı dirençli olması için ne gibi adımlar atılabilir? Bu soruların cevapları gelecek nesillerin daha bilinçli ve sağlıklı bireyler olarak yetişmesinde elzem bir rol oynayacaktır.
Kültürel Faktörler Birbirimize Zarar Verme Eğilimimizi Nasıl Etkiler?
Bir toplumu inşa eden değerler ve normlar nehirler gibi akarak davranış biçimlerimizi ve algılarımızı şekillendirir. Özellikle birbirimize zarar verme eğilimimiz kültürel çerçeveler içinde değerlendirildiğinde daha anlaşılır bir hal alır. Bu karmaşık süreci etkileyen ana faktörleri dikkatlice incelemek gerekmektedir:
Sosyal Normlar ve Değerler:
• Kolektivizm ve sosyal uyumu ön planda tutan kültürler saldırgan davranışları caydırır.
• Bireysellik ve rekabeti vurgulayan toplumlar çatışmayı teşvik edebilir.[42]
Şiddet Algısı:
• Bazı kültürlerde belirli şiddet biçimleri normalleştirilip yüceltilebilir.
• Diğer kültürlerde şiddet kesinlikle kınanır.
Etnomerkezcilik:
• Farklı kültürel geçmişlere sahip bireyler arasında yanlış anlamalara ve çatışmalara yol açabilir.
Tarihsel Bağlam:
• Çatışma geçmişi olan toplumlar güvensizlik ve saldırganlık seviyeleri yüksek olabilir.
Ekonomik ve Sosyal Faktörler:
• Yüksek eşitsizlik ve yoksulluk hayal kırıklığına ve şiddete eğilimlere yol açabilir.
Cinsiyet Rolleri:
• Ataerkil değerlerin güçlü olduğu kültürlerde kadınlara yönelik şiddet daha yaygındır.
Eğitim ve Sosyalleşme:
• Empati ve çatışma çözme yetilerini geliştiren eğitimler şiddet oranlarını düşürebilir.
Bu faktörlerin her biri bir kültürün DNA'sını oluşturur ve şiddete olan eğilimimizi şekillendirir. Toplumsal normların ve kültürel yapıların bilincinde olarak bu etkileşimleri yeniden şekillendirebilir ve daha sağlıklı ilişki dinamikleri oluşturabilir miyiz? Toplumu bu şekilde dönüştürmek sadece bireysel değişimlerle değil aynı zamanda kolektif bir çaba gerektirir.
Zararlı Davranış Kalıplarını Ele Almanın ve Değiştirmenin Faydaları Nelerdir?
Zararlı davranış kalıplarının değiştirilmesi bireysel ve toplumsal refah için büyük önem taşır. İçimizdeki karanlık ormanlardan yola çıkarak sağlıklı alışkanlıklara doğru bir yolculuk başlatmak birçok faydayı beraberinde getirir. Bu yolculukta sadece fiziksel değil ruhsal ve sosyal iyileşmeler de söz konusudur. İşte bu değişimin sağlayabileceği faydalar:
Fiziksel Sağlık:
• Sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkları bırakmak kalp hastalıkları ve diyabet riskini azaltır.
• Düzenli egzersiz ve dengeli beslenme yaşam süresini uzatır.[43]
Ruh Sağlığı:
• Stres yönetimi teknikleri depresyon ve anksiyeteyi hafifletebilir.
• Öz düzenleme ve farkındalık pratikleri ruhsal dayanıklılığı artırır.[44]
Duygusal Esenlik:
• Olumlu düşünme duygusal dengenin sağlanmasına katkıda bulunur.
• Etkili başa çıkma stratejileri yaşam tatminini artırır.
Karar Verme:
• Anlık tatmin yerine uzun vadeli hedeflere odaklanmayı öğretir.
• Sağlıklı kararlar bireysel ve toplumsal refahı artırır.
Sosyal Faydalar:
• Saldırganlık ve madde bağımlılığı azaldıkça sosyal ilişkiler güçlenir.
• Daha sağlıklı bireyler daha destekleyici sosyal ağlar oluşturur.
Ekonomik Avantajlar:
• Kronik hastalıkların tedavi maliyetleri azalır.
• Sağlık sistemi üzerindeki ekonomik yük hafifler.[45]
Değişime direnmek, köleliğe razı olmaktır. Değişime direnmek, acizliğin ve korkunun bir yansımasıdır… Değişimin zorluğundan kaçmak, bir kelebeğin kozadan çıkmaya korkması gibidir. Unutmayın tırtılın sonu, kelebeğin başlangıcıdır. Bu dönüşüme direnmek kendi potansiyelinizi inkar etmektir.
Elbette, değişime direnmek insan doğasının bir parçasıdır. Ancak bu direnç sizi zayıf ve aciz kılan bir prangadır. Tıpkı bir köpeğin tasmasına itaat etmesi gibi siz de zararlı alışkanlıklarınızın kölesi olmuş olabilirsiniz. Bu esaretten kurtulmak için köpeğin tasmasını koparması gibi siz de alışkanlıklarınızı parçalayıp atmalısınız. Unutmayın bir köpeğin tasması ne kadar sağlam olursa olsun sahibinin gücü karşısında hiçbir anlam ifade etmez.
Tarihe bir göz atın. Değişime direnen uygarlıklar yok olup gitmiş, değişime kucak açanlar ise gelişip serpilmiştir. Roma İmparatorluğu'nun ihtişamı yenilikçi düşünceye sırtını dönmesiyle birlikte nasıl da sönüp gitti? Teknolojik durgunluk, askeri yenilik eksikliği, ekonomik durgunluk, siyasi yozlaşma ve kültürel durağanlık, yenilikçi düşüncenin yanında sadece devede kulak. Siz de aynı kaderi paylaşmak istemiyorsanız değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul edin ve ona ayak uydurun. Aksi takdirde tarihin tozlu sayfalarında unutulup gidenler arasında yerinizi alırsınız.
Cevabın uzunluğu için kusura bakmayın. Bu kadar uzun olmasının sebebi konunun karmaşıklığı ve insanın iç dünyasının derinliklerine inme ihtiyacıdır. Aynı bir cerrahın ameliyat masasında her bir damarı titizlikle incelemesi gibi, bu makalede de insanın içindeki karanlığı her yönüyle ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Ancak unutmayın bu sadece bir başlangıç. Kendi karanlığınızla yüzleşmek ve onu kontrol altına almak için daha yapacak çok şeyiniz var. Bu makale size bir harita sunuyor ancak yolculuğu tamamlamak size kalmış. Unutmayın bir haritanın değeri onu kullananın becerisine bağlıdır. Alıntı yapacakların etik kurallara uygun davranarak kaynak belirtmeleri ve yazarın emeğine saygı göstermeleri beklenmektedir. Teşekkür ederim.
Kaynaklar
- Psychology Today. Getting Pleasure From Someone Else's Pain. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
- N. News. From Psychopaths To ‘Everyday Sadists’: Why Do Humans Harm The Harmless? - Neuroscience News. (15 Mayıs 2021). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Neuroscience News | Arşiv Bağlantısı
- J. Lobbestael, et al. (2023). Sadism And Personality Disorders. Current Psychiatry Reports, sf: 569-576. doi: 10.1007/s11920-023-01466-0. | Arşiv Bağlantısı
- D. P. Barash. Schadenfreude: Why Do We Find Joy In The Pain Felt By Others?. (9 Temmuz 2024). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Psyche | Arşiv Bağlantısı
- D. L. Paulhus, et al. (2017). Aggression As A Trait: The Dark Tetrad Alternative. Elsevier BV, sf: 88-92. doi: 10.1016/j.copsyc.2017.04.007. | Arşiv Bağlantısı
- O. Remes, et al. (2021). Biological, Psychological, And Social Determinants Of Depression: A Review Of Recent Literature. Brain Sciences, sf: 1633. doi: 10.3390/brainsci11121633. | Arşiv Bağlantısı
- C. I. Belfiore, et al. (2024). A Multi-Level Analysis Of Biological, Social, And Psychological Determinants Of Substance Use Disorder And Co-Occurring Mental Health Outcomes. Psychoactives, sf: 194-214. doi: 10.3390/psychoactives3020013. | Arşiv Bağlantısı
- Simply Psychology. Stanford Prison Experiment: Zimbardo's Famous Study. (17 Kasım 2023). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Simply Psychology | Arşiv Bağlantısı
- G. Anderson. (2017). Linking The Biological Underpinnings Of Depression: Role Of Mitochondria Interactions With Melatonin, Inflammation, Sirtuins, Tryptophan Catabolites, Dna Repair And Oxidative And Nitrosative Stress, With Consequences For Classification And Cognition. Elsevier BV, sf: 255-266. doi: 10.1016/j.pnpbp.2017.04.022. | Arşiv Bağlantısı
- E. J. Finkel, et al. (2017). The I 3 Model: A Metatheoretical Framework For Understanding Aggression. Elsevier BV, sf: 125-130. doi: 10.1016/j.copsyc.2017.03.013. | Arşiv Bağlantısı
- N. A. Ceballos, et al. (2023). The Influence Of Adverse Childhood Experiences On Malevolent Creativity In Young Adulthood. Behavioral Sciences, sf: 961. doi: 10.3390/bs13120961. | Arşiv Bağlantısı
- aasem.org - Pain Management Methods. Why Do People Hurt Others: Unraveling The Motives Behind Harmful Actions. (23 Ağustos 2023). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: aasem.org - Pain Management Methods | Arşiv Bağlantısı
- A. Vannucci, et al. (2020). Social Media Use And Risky Behaviors In Adolescents: A Meta‐Analysis. Wiley, sf: 258-274. doi: 10.1016/j.adolescence.2020.01.014. | Arşiv Bağlantısı
- K. Lajnef. (2023). The Effect Of Social Media Influencers' On Teenagers Behavior: An Empirical Study Using Cognitive Map Technique. Current Psychology, sf: 19364-19377. doi: 10.1007/s12144-023-04273-1. | Arşiv Bağlantısı
- A. K. Purba, et al. (2023). Social Media Use And Health Risk Behaviours In Young People: Systematic Review And Meta-Analysis. BMJ, sf: e073552. doi: 10.1136/bmj-2022-073552. | Arşiv Bağlantısı
- R. I. McDonald, et al. (2015). Social Norms And Social Influence. Elsevier BV, sf: 147-151. doi: 10.1016/j.cobeha.2015.04.006. | Arşiv Bağlantısı
- J. Tesar. (2020). How Do Social Norms And Expectations About Others Influence Individual Behavior?. Foundations of Science, sf: 135-150. doi: 10.1007/s10699-019-09582-y. | Arşiv Bağlantısı
- B. Cislaghi, et al. (2019). Changing Social Norms: The Importance Of “Organized Diffusion” For Scaling Up Community Health Promotion And Women Empowerment Interventions. Prevention Science, sf: 936-946. doi: 10.1007/s11121-019-00998-3. | Arşiv Bağlantısı
- Verywell Mind. 7 Common Reasons Why People Bully. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Verywell Mind | Arşiv Bağlantısı
- Psychology Today. Why Are Bullies Popular? Brain Science Can Explain. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
- R. Rettner. Bullies On Bullying: Why We Do It. (26 Ağustos 2010). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: livescience | Arşiv Bağlantısı
- ditchthelabel. Why Do People Bully? The Scientific Reasons. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: ditchthelabel | Arşiv Bağlantısı
- C. M. F. Gama, et al. (2021). The Invisible Scars Of Emotional Abuse: A Common And Highly Harmful Form Of Childhood Maltreatment. BMC Psychiatry, sf: 1-14. doi: 10.1186/s12888-021-03134-0. | Arşiv Bağlantısı
- L. Strathearn, et al. (2020). Long-Term Cognitive, Psychological, And Health Outcomes Associated With Child Abuse And Neglect. American Academy of Pediatrics (AAP). doi: 10.1542/peds.2020-0438. | Arşiv Bağlantısı
- H. Cowie. (2013). Cyberbullying And Its Impact On Young People's Emotional Health And Well-Being. The Psychiatrist, sf: 167-170. doi: 10.1192/pb.bp.112.040840. | Arşiv Bağlantısı
- X. Jiang, et al. (2022). How The Big Five Personality Traits Related To Aggression From Perspectives Of The Benign And Malicious Envy. BMC Psychology, sf: 1-11. doi: 10.1186/s40359-022-00906-5. | Arşiv Bağlantısı
- Psychology Today. Does Envy Lead To Antisocial Behaviors?. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
- V. Bell, et al. (2019). When Trust Is Lost: The Impact Of Interpersonal Trauma On Social Interactions. Psychological Medicine, sf: 1041-1046. doi: 10.1017/S0033291718001800. | Arşiv Bağlantısı
- Verywell Health. Healing After Relational Trauma. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Verywell Health | Arşiv Bağlantısı
- Psychology Today. 10 Common Patterns Seen In Unresolved Relational Trauma. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
- Verywell Mind. What Is Unresolved Trauma?. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Verywell Mind | Arşiv Bağlantısı
- Corporate Membership. How Power Affects Behavior And Decision-Making - Corporate Membership. (25 Nisan 2021). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Corporate Membership | Arşiv Bağlantısı
- Kellogg Insight. Take 5: How Power Dynamics Shape Our Behavior. (7 Eylül 2017). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Kellogg Insight | Arşiv Bağlantısı
- J. Pantazi. 8 Reasons Why We Hurt The Ones We Love The Most. (21 Ocak 2019). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: youniversetherapy | Arşiv Bağlantısı
- theswaddle. The Science Behind Why People Are Unkind To Those They Love. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: theswaddle | Arşiv Bağlantısı
- Aasem. You Always Hurt The One You Love: Understanding The Paradox Of Love And Pain. (25 Mayıs 2023). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Aasem | Arşiv Bağlantısı
- Psychology Today. Why Do We Hurt The Ones We Love? Insights From The Brain. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
- Greater Good. Why Losing Control Can Make You Happier. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Greater Good | Arşiv Bağlantısı
- N. I. O. D. Abuse. Understanding Drug Use And Addiction Drugfacts | National Institute On Drug Abuse. (6 Haziran 2018). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: National Institute on Drug Abuse | Arşiv Bağlantısı
- C. A. Libisch, et al. (2022). The Role Of Peer Pressure In Adolescents’ Risky Behaviors. Cognitive Sciences and Education in Non-WEIRD Populations, sf: 115-133. doi: 10.1007/978-3-031-06908-6_8. | Arşiv Bağlantısı
- L. L. Watts, et al. (2024). A Meta-Analysis Study On Peer Influence And Adolescent Substance Use. Current Psychology, sf: 3866-3881. doi: 10.1007/s12144-023-04944-z. | Arşiv Bağlantısı
- Verywell Mind. Psychology Explains How Cultural Differences Influence Human Behavior. Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Verywell Mind | Arşiv Bağlantısı
- National Institute on Aging. Adopting Healthy Habits: What Do We Know About The Science Of Behavior Change?. (4 Ekim 2022). Alındığı Tarih: 6 Ağustos 2024. Alındığı Yer: National Institute on Aging | Arşiv Bağlantısı
- A. Verhoeven, et al. (2018). The Role Of Habits In Maladaptive Behaviour And Therapeutic Interventions. The Psychology of Habit, sf: 285-303. doi: 10.1007/978-3-319-97529-0_16. | Arşiv Bağlantısı
- W. Wood, et al. (2023). Healthy Through Habit: Interventions For Initiating & Maintaining Health Behavior Change. SAGE Publications, sf: 71-83. doi: 10.1177/237946151600200109. | Arşiv Bağlantısı