Merhabalar
Bunu cevaplamak için biraz tarihi arkaplanına girmeliyiz fazla uzatmadan kısa kısa açıklamaya çalışacağım. (Not son paragrafta oldukça kısa bir şekilde yazdım ama daha iyi anlamanız için diğer yazdığım paragrafları da okumanı öneririm)
Çift yarık deneyinde bir problem meydana geldi bu problem ise ölçüm problemi idi basitçe ölçüm problemi dalga fonksiyonunun nasıl çöktüğü sorusu idi ve çift yarığın kendisine gelen birden fazla yorum vardı örneğin dalga parçacık ikiligi yorumu mwi (çoklu dünya teoremi) yorumu ve Kopenhag yorumu
Burda özellikle kopenhang yorumuna değineceğiz. Kopenhang yorumu kısaca yanlış hatırlamıyorsam Danimarkanın illerinden olan Kopenhag ilinde yapılan Bohr ve onun öğrencisi tarafından yapılan bir yorumdur bunun yanında temel olarak Bohr ve Heisenberge dayanan bir yorumdur. Basitçe bu yorum bir kuantum sistemini dalga fonksiyonu ile tanımlar (bunun ne anlama geldiğine birazdan değineceğim) bu yorum bir ölçüm olmadığı müddet bir sistemin süperpozisyon halde bulunduğunu söyler yani aynı anda birden fazla durumda var olabileceğini öne sürer ve bir ölçüm yapılamadığı müddet bir kuantum sisteminin süperpoziyon halinde kalacağını bir ölçüm yani bir gözlem yaptığımız zamanda var olan o tüm olasılık durumları tek 1 durumun gerçekleşmesine indirgenecegini söyler yani bir ölçüm yapıldığında tüm olasılıklar tek bir olasılığın gerçekleşmesi durumuna indirgenir ve gözlemlediğinde aldığın sonuç aynı anda birden fazla olgudan ziyade tek bir sonuç olur(basitçe mikroskobik ve makroskobik ölçümleri birbirinden ayırıyor) neyse bayağı basitçe açıklamaya çalıştım şimdi gelelim bunun kedi deneyi ile alakasına.
Einstein bu yorumlardan oldukça rahatsız olmuştu bu deneye ilişkin 2 taraf vardı
İlk taraf Einsteinin liderlik ettiği ve schordingerin içinde bulunduğu taraf
Diğer tarafta Bohrun liderlik ettiği taraf
Yani bir taraf kuantum teorisinin ortaya çıkmasında katkı sağlayan babaları diğer taraf ise kuantumun yeni babaları idi. Bu iki tarafın tartışması 1930 senesinde Brükselde gerçekleşen tarihî altıncı solvay konferansında doruğa ulaştı.
Einstein bu teoriye itiraz üzerine itiraz edip bu teorinin ne kadar saçma olduğunu savunuyordu öte yandan Bohr Einsteinin tüm bu itirazlarına başarılı bir şekilde cevap veriyordu
Bu tartışmanın sonucununda Bohrun haklı olduğu 2023'de kuantum dolaniklik hakkında Nobel ödülü alan bilim adamları tarafından tekrar doğrulanmış oldu (yinede Einstein kuantum mekaniğinin temelindeki sorunları ortaya çıkarmakta başarılı olmuştu)
Şimdi dalga Fonksiyonuna değinelim ardından schordingerin kedisine.
Dalga Fonksiyonu basitçe olasılık yoğunluğudur lakin bu fonksiyonu fonksiyonu öne süren schordinger yanlış yorumlamıştı.
Schordingerin kedisi ise bu sorunun özünü ortaya çıkaran basit bir düşünce deneyi idi yukarıda anlattığım gibi basitçe Kopenhag yorumu makroskopik ve mikroskobik ölçekleri birbirinden ayırıyordu yani kopenhang yorumu belirsizlik, süperpoziyon ve dalga fonksiyonunun çökmesine değinirken schordingerin kedi deneyi bu yorumun makroskobik dünyaya getirdiği sınırlama ve paradoksları bize anlatır aslında.
Bu düşünce deneyinin düzeneklerini bildiğinizi varsayarak devam edeceğim.
Kutuya koyduğumuz uranyum atomunun ateşlenmesi bir kuantum olayı olduğundan bu, bu kediyi kuantum mekaniği açısından tanımlamamız gerektiğini söyler. Heisenberge göre kedi 2 dalganın toplamıdır yani farklı kuantum durumlarının bir karışımı olarak var olur. Bu dalgalardan bir tanesi ölü kediyi diğeri diri kedi değerini bize atfeder. Bu yüzden de kedi ne ölü ne de diridir kedi hem ölü hem de diridir net bir cevap almak için bir gözlem yapmamız gerekir yani kutuyu açıp kedinin yaşıyor mu yoksa ölü mü olduğunu görmemiz gerekir böylece var olan olasılıklar tek bir olasılığın gerçekleşmesine indirgenir kısaca **gözlem varlığı belirler**
Yazdıklarım umarım açık bir şekilde demek istediğimi anlatabilmistir çünkü basitçe cevap verilsede arka planını ve hangi şeylere bir eleştiri sunan deney olduğunu ve bunların ne anlama geldiğini bilmeniz gerekti fazla uzatmaya çalışmadım yinede 4000 karaktere yaklaşıyorum yakında geçerim de çünkü bahsedecek çokça şey var örneğin makroskobik ve mikroskobik olarak ayrı ele alan bir olgu ki biz göreliligi kuantumla kuantumu da görelilik ile açıklayamıyoruz bu yüzden birbirlerini birleştiremiyoruz her ne kadar şuan sorun olmasada tekillik diyebileceğimiz noktaya gittikçe çelismeye başlayacaklar ve bunları birbirleriyle açıklayamadigimiz için kuantum kütle çekimine ihtiyaç duyuyoruz her neyse kısaca
Schordingerin düşünce deneyi Kopenhag yorumuna bir eleştiri olup bu yorumun kullandığı olguların makroskopik dünyada kullanmasının sınırlarını çelişki sayabileceğin olguları ve paradokslari anlatır.