Tabii ki vardır ve kanıtları etrafımızdaki diğer canlılara bakarak görebiliriz. Örneğin; yarasalar ekolokasyon yöntemi ile yön bulabiliyorlar. Bu yöntemde etraflarına bazı ses dalgaları gönderiyorlar ve o dalgaların yansımasını algılayarak yön buluyorlar, ama ekolokasyon yeteneğine sahip olmayan bir canlı için bu yöntemin nasıl algılandığını anlamak imkansız olacaktır.
Benzer şekilde bir çok yılan, etraflarındaki ısı değişimleri ni çok hassas bir şekilde hissedebilirler özel organları sayesinde. Tam bir termal kamera hassasiyetinde hatta. Ama gerçekten ısıyı ne şekilde algıladıklarını bilmiyoruz. Isıyı görüyorlar mı, duyuyorlar mı, yoksa bambaşka bir his mi onlar için bilemeyiz.
Veya doğuştan görme engelli bir insan düşünelim. Bu kişiye görmenin ne olduğunu anlatabiliriz tıpkı benim yılan ve yarasa örneğimde anlattığım gibi. Ama yine o örneklerdeki gibi hiçbir şekilde görmenin nasıl bir şey olduğunu tam olarak hissetmesini sağlayamayız. Görmek, o kişi tamamen anlamsız bir kavram olur.
Çevremizi sadece algılarımızın el verdiği kadarıyla biliyoruz ve hissediyoruz. Daha fazla, az ya da olduğundan farklı duyu yöntemlerimiz olsaydı, etrafımızı şimdikiye kıyasla çok daha farklı bir şekilde algılardık.