AYNEN ÖYLE…(Fakat bu kötü olduğu anlamına gelmez)
İnsan sadece çıkarcı değil aynı zamanda bencildir de. Fakat bu ona özgü değil. Bildiğim kadarı ile genetik kod içeren tüm varlıklar (canlılar) için geçerlidir. İlgili kod iki şeyi dayatır: Hayatta kal ve üre…
Fakat insan aynı zamanda akıllıdır da. Doğadaki biyolojik emsallerine nazaran fiziksel olarak daha zayıf oluşu, akıl ile birleşince , bencilliğinin dayattığı çıkar ve bu çıkar ilişkisinin, özünde o temel genetik kodlara dayalı olması ( hayatta kal ve üre şeklinde olan) onu benzerleri ile ortaklaşmaya ve aynı bencil –çıkarcı amaçlarla bizcil davranmaya itmiştir. İşe yaradığını görünce de ( bunu beceremeyenler elenip becerebilenler yoluna devam edip bu yetilerini gelen nesillere aktarınca da= evrim ) bunu süreklileştirmiş (toplumlaşmış) ve zamanla toplumsal normlarla da pekiştirmiştir. Buna felsefede “ZORUNLULUĞUN KAVRANMASI “ adı verilir.
Bugünkü toplumsal yapımız bizcildir çünkü tek başımıza yaşayamayız. Benciliz, çıkarcıyız ancak bizcil davranırız, hem de gönüllü olarak. Bu ilk başta bir çelişki gibi görünebilir fakat değildir. Yine türümüze özgü ve felsefe de gönüllülüğün bir diğer adı da “ZORUNLULUĞUN KAVRANMASIDIR”.
Ancak evrimsel süreçte buna o denli aşina oluruz ve o denli hayatımızın bir parçası haline gelir ki bu zorunluluk olağanlaşır ve gönüllülükmüş gibi hartırlanır. Acıktığımızda yemek yemekten haz almak, çişimiz geldiğinde tuvalete gitmek, uykumuz geldiğinde uyumak gibi.
Hepsi de gönüllü. Öyle mi acaba … Hadi acıktığımızda bir yemek yemeyelim, çişimiz geldiğinde tuvalete gitmeyelim, uykumuz geldiğinde uyumamak için özgür irademizle bir direnelim de görelim ne olacak…
Sonuç olarak ( beklenti ve hedefte) bencil-çıkarcı olduğumuz için, hayatta ve pratikte bizciliz. Çünkü başka şansımız yok.