ALT YAPI- ÜST YAPI
Bir toplumu oluşturan iki temel unsur vardır. Alt yapı ve üst yapı.
Alt yapı her tür üretim, bölüşüm ve tüketim süreçlerinin tamamına tekabül eder ve kısaca ekonomi olarak tanımlanır. Yaşam için zaruridir. (Üreme, beslenme, barınma, güvenlik vb.) Üst yapının temelinde ise alt yapı süreçlerinin nasıl işleyeceği, neyin nasıl üretilip nasıl bölüşeceği vardır. Buna da kısaca siyaset adı verilir. Yani az gelişmiş toplumlarda yeni neslin en çok uzak durması istenen ve uzak durması için korku ile kafalara kazınan iki şey: ekonomi ve siyaset…
İlkel komünal toplum avcı-toplayıcıdır. Üretim aracı yoktur. Yaşam ortaklaşadır ve yaşamın devamı doğurganlık temeline dayandığından, soy da, buna bağlı ilkel idare sistemi de , ruhani önderlik de anaerkildir.
Ancak tohumun keşfi ile birlikte (onu da bir kadının keşfettiği söylenir) yerleşik yaşama geçiş; aynı zamanda tarım aletleri başta olmak üzere , inşa aletleri vb. üzerinden toplumda hem iş bölümünü zorunlu kılmış hem de üretim araçlarının mülkiyet sorununu ve devamında ilk defa özel mülkiyet kavramını toplumun kalbine yerleştirmiştir.
Bolluk ve refah dönemi, komşu kabileler arası mülkiyet ( mera, sulak alan vb.) çatışmaları ve buna bağlı olarak doğurganlığın artışı kadını hem zaman açısından (9 ay gebelik ve çok çocuk) hem de fiziki güç gerektiren süreçler ( savaş, inşa, tarla işi vb.) açısından üretim süreçlerinin-alt yapı olarak ekonominin ve dolayısı ile buna bağlı olarak şekillenen üst yapı olarak siyasetin, yani karar süreçlerinin dışında bıraktı.
İkinci toplumsal aşama-yapı olan köleci toplumla birlikte devlet adını verdiğimiz ilk teşkilatlanmaların güce dayanmak zorunda oluşu ve devamında bunu tanrısal vasıflarla dokunulmaz hale getirmek için ruhban sınıfının siyasal bir argüman olarak devreye girişi, bu sefer kadından ruhani önderliği de alıp erkeğe devredince; kadın sadece söz hakkını değil aynı zamanda özgürlüğünü de tamamen kaybedip egemen erkek için tıpkı herhangi bir tarım aleti gibi özel mülke dönüştü.
İşte o gündür bu gündür özel mülkiyet ataerkil toplumu, ataerkil toplumda özel mülkiyeti karşılıklı menfaat üzerine besler hale geldi. Halen de sürüyor.
Bu nedenle bugün kadının hak ettiği eski yeri alabilmesinin koşulu ancak filmi geri sarmak ile mümkün olabilir. Özel mülkiyetin reddi, sermaye birikiminin sonlanması ve modern ortaklaşa yaşamın yeniden inşası…
Bu ancak, tüm bu sürece denk gelen sınıfların varlığının son bulması ile mümkündür. ( Köle sahibi efendi – köle, toprak ağası-çiftçi, burjuva-işçi) Ve bu da ancak sosyalist bir mücadele ile mümkündür. Yani sınıf mücadelesi ile… Emeği var edenin var ettiğine sahip çıkması ile…