"En küçük madde" olarak atomdan bahsetmemiz, atomun bölünemez olduğu fikrine dayanır. Bu fikir, Yunanca "bölünemez" anlamına gelen "atomos" kelimesinden türemiştir. Antik Yunan filozofları, maddenin sonsuza kadar bölünebileceğini savunurken, Demokritos ve Leucippos gibi atomcular, maddenin eninde sonunda bölünemez parçalara ulaşacağını savunmuşlardır.
Günümüzde biliyoruz ki atom, proton, nötron ve elektron gibi daha küçük parçalardan oluşmaktadır. Hatta daha da küçük parçacıklar olan kuarklar da var. Peki, bu parçacıklar yer kaplamıyorsa, atom neden hala "en küçük" olarak kabul edilir?
Bu sorunun cevabı, atom tanımımızın nasıl yapıldığıyla ilgilidir. Atomun "en küçük" olma özelliği, kimyasal tepkimelerde rol oynayabilen en küçük yapı taşı olmasıyla tanımlanır. Protonlar, nötronlar ve elektronlar, atomun kimyasal özelliklerini belirleyen temel parçalardır. Kuarklar ise proton ve nötronları oluşturan daha temel parçacıklardır ve kimyasal tepkimelerde doğrudan rol oynamazlar.
Dolayısıyla, atom, kimyasal tepkimelerde rol oynayabilen en küçük yapı taşı olduğu için "en küçük" olarak kabul edilir. Protonlar, nötronlar ve elektronlar atomun temel bileşenleri olsa da, kimyasal tepkimelerde doğrudan rol oynamayan daha küçük parçacıklar da olabilir.
Ancak, atomun "bölünemez" olduğu fikrinin tamamen doğru olmadığını da belirtmek gerekir. Atom çekirdeği, nükleer füzyon veya fisyon gibi işlemler yoluyla parçalanabilir. Bu işlemler sonucunda atomlar farklı elementlere dönüşebilir.
Sonuç olarak, atomun "en küçük" olma özelliği, kimyasal tepkimelerde rol oynayabilen en küçük yapı taşı olmasıyla tanımlanır. Bu tanım, protonlar, nötronlar ve elektronlar gibi atomun temel bileşenlerini kapsar, ancak kimyasal tepkimelerde doğrudan rol oynamayan daha küçük parçacıkları kapsamaz.