raskolnikov insanları ikiye ayırır: "sıradan olanlar" ve "olağanüstüler".
raskolnikov'a göre sıradan insanlar uysal, söz dinler kişiler olarak yaşarlar ve yasaları çiğneme hakları yoktur, çünkü onlar, adları üstünde, sıradan insanlardır.
aşağılar'ın (sıradanlar) biricik görevleri, kendileri gibi olanların çoğalmalarını sağlamak, bu işin aracı olmaktır. bunlar doğaları gereği tutucudurlar, uysaldırlar, boyun eğerek yaşarlar ve boyun eğmeyi severler. raskolnikov'a göre onlar böyle olmak zorundadırlar ve bunda aşağılanacak bir şey yoktur.
olağanüstü'ler ise sürekli olarak yasaları çiğnerler, yıkıcıdırlar ya da yeteneklerine bağlı olarak yıkıcılığa yatkındırlar. bu insanların büyük çoğunluğu daha iyi şeyler adına şimdinin yıkılmasını isterler. bunların ülkülerini gerçekleştirmeleri için, cesetlerin, kan göllerinin üzerinden atlamaları gerekse kendilerine bu izni vicdan rahatlığıyla verebilirler. bu olağanüstü insanların kendilerine tanıdıkları hakkı, yığın onlara hiçbir zaman tanımamıştır. onları en ağır biçimde cezalandırmış, boyunlarını vurmuştur. bunu yaparak da kendi görevlerini yerine getirmişlerdir. bununla birlikte sonraki kuşaklarda aynı yığın, başları vurulan bu insanların heykellerini dikmiş ve onlara tapınmıştır.
olağanüstü insanlar yasa koyuculardır diyerek newton'ı örnek verir: "eğer newton'ın buluşlarının kendi çıkarları için yayılmasına engel olan bir, on, yüz ya da daha çok kişinin hayatları feda edilmeden bu buluşları yayılmayacaktı diyelim. bu durumda newton'ın, buluşları insanlığa yayılsın diye, bu kişileri ortadan kaldırma hakkı vardı ve hatta bu onun için bir zorunluluktu." der raskolnikov ve örnekleri daha da çoğaltır: "likurg, solon, muhammed, napolyon ve sonrakilerle sürüp giden insanlığın tüm kurucularının, yasa koyucularının, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için, ayrımsız hepsi birer suçluydular. hatta çok ilginçtir: bu iyiliksever, bu kurucu, yasa koyucu insanların çoğu büyük birer kan dökücüdür."
sıradanlar hep bugünün, olağanüstüler hep yarının efendileridirler.
“kan döktün sen!
- herkesin döktüğü kanı!.. –diye bağırdı raskolnikov; büyük bir öfke içindeydi.– geçmişte ve günümüzde bir sel gibi akıtılan kanı!.. şampanya gibi kan dökenler capitol’de taç giyip insanlığın kurtarıcıları olarak kutsanmışlardı! çevrene daha bir dikkatli bak bakalım! ben de iyilik etmek istemiştim insanlara!”
“- suç mu? –diye bağırdı raskolnikov; bir anda öfkeden deliye dönmüştü.– ne suçu? öldürenin kırk günahından arınacağı aşağılık bir tefeciyi, hiç kimseye hiçbir yararı olmayan, yoksulların kanını emen zararlı bir biti öldürmek mi suç! bu suç benim umurumda bile değil ve onu temizlemeyi de düşünmüyorum. nedir bu böyle: dört yandan herkes, “cinayet! cinayet!” diye bağırıp duruyor! korkaklığımın ne kadar saçma olduğunu bütün açıklığıyla ancak şimdi, böylesine gereksiz bir utancı çekmeye karar verdiğim şu anda anlayabiliyorum!”
raskolnikov belli ki yanılmıştır, kanun koyuculardan değildir. sadece şimdilik bunun farkında değildir (belki de itiraf edecek cesareti yoktur).
Bence Raskolnikov bir anti kahraman olmayı hak ettiğini düşünüyordu ancak insanın bir böcek olmadığını anladığı an derin bir pişmanlığa düşmüştür.