Eğitsel olarak öğrencilerimize bir şeyler katmaya çalışırken kendimizi de geliştirmemiz gerektiğine inandığım için "Eğitim Bilimleri" derslerimize bir hayli önem verirdim. O dönemler "Sigmund Freud - Rüya Yorumları" kitabını okumuştum. Freud, burada bizlere ismiyle bağdaşık hale gelmiş "ID - EGO ve SÜPEREGO" kavramları ile bu konu için bir kere daha ışık tutmaya çalışmış. Satırlarında, bir kavramın, kişinin ya da durumun zihinde belirebilmesi ile ilgili zihninde uyku haline geçerken ki süreçte bir takım filtreler ortadan kalkar ve SÜPEREGO'nun toplum tarafından kabul görmeyen bir olayın ya da fikrin, ID'in ilkel ve adeta yaramaz bir çocuk gibi ısrarcı ve dürtüsel davranışlarını da doyuma ulaştırmak adına (Tam da burada EGO devreye girerek) bu olay ya da fikrin kılık değiştirerek farklı bir nesne, olay ya da kişi ile birleşerek filtrelerden sıyrılmasını sağlar. Gün içerisindeki konuştuklarımız, gördüklerimiz veya duyduklarımız bilinçdışımızdaki algıda seçicilik filtrelerine yakalanır ve bizlerin bir olay ve kişiyi bilinçdışımızda bağdaştırmasına, hatırlamamızı güçlendirecek bir ipucuna dönüşebilmesine ve belki de eksik kalan bir olayın, duygunun tamamlanmasına ortam hazırlayabilir. Çünkü zihnimiz bir şeyin yarım kalması fikrinden pek hoşnut değildir ve bunu bir şekilde gidermek ister. Buradaki asıl detay bir isme ya da kavrama tek başına odaklanmak değil, olayın bütününün aslında bizlere ne anlatmak istediğini anlamaktan yatar. Uzman kişiler tarafından yapılan hipnoz ve mürekkep testi ya da çağrışımsal çalışmalar bu yaşanan durumlara bir açıklık getirmek adına çok daha sağlıklı bir yol haritası çizebilir. Böylelikle diğer yaşanan ya da konuşulanlar neden aklınızda kalmazken o ismin, kişinin ya da olayın neden daha hatırda kalıcı olduğunu gün yüzüne çıkarabilir belki. [1]
Kaynaklar
-
Sigmund Freud. Rüya Yorumları.