Evrende var olan hiçbir şey yanılsama değildir. Çevremizde ışık üreten şeyleri veyahut bu ışık üreten şeylerden gelen ışığın üzerlerinden yansıması sonucu görebildiğimiz şeyleri çeşitli dalga boylarında algılayabiliyorsak o dalga boylarında algılayabilmemizi sağlayan reseptörlerimiz ve bu reseptörlerden gelen bilgiyi yorumlayan bir sinir sistemimiz var demektir. Elektromanyetik ışımayı şu anda olduğundan farklı dalga boylarında yakalayacak (tespit edecek) sistemlerimiz olsaydı bu sefer yine aynı soruyu soracaktık. "Renkler yanılsama mıdır?"
Renk körlüğü gibi "hastalık" adını verdiğimiz durumlar da esasında bir yanılsama içermez. Zira hastalık tanımlarını "popülasyon normunun dışında kalan" şeklinde oluştururuz ve bir bireyin üyesi olduğu türün diğer bireylerinden daha az pigment molekülü bulunduruyor olması halinde ise buna "renk körlüğü" gibi "hastalık" olduğunu ima ettiğimiz isimler takarız.
Oysaki bu o renk körü adını verdiğimiz bireyin de gözünün ağ katmanına düşen elektromanyetik ışımayı sahip olduğu renk pigmentleri vasıtasıyla spesifik bir tarzda resimlediği gerçeğini değiştirmez.
Renk körlüğü gibi durumlara yanılsama diyecek isek, renk körü olmayan "normal" insanların renk algısına da "hastalık demeliyiz zira doğada 7'den fazla renk paletine sahip canlılar da var.
Bir ışık kaynağının ışıdığı radyasyonu elektriksel sinir uyarılarına çevirerek görsel algı oluşturan göz optiği de en az o ışık kaynağı kadar gerçektir. Işık kaynağının yaydığı radyasyon beyinde oluşan görselden daha "gerçek" veya "objektif" değildir. Bir şeyi algılayış biçiminiz o şeyden yayılan ışımanın retinanız ve sinir uyarılarınız aracılığıyla dönüştüğü görseldir. O görselin oluşturulmasını sağlayan her şey de evrende var olan malzeme ile gerçekleştirilir.
Bütün elektromanyetik spektrumu göremiyor olmak gördüğümüz şeyin yanılsama olduğunu göstermez. Yapbozu eksik gördüğünü gösterir. Ama gördüğün kısım da gerçektir işte.