Bu yazıyı ilk olarak kendi hayatımdan bir kesit ile cevaplayacağım, ben lisede matematiği hiç anlamazdım, gerçi diğer dersleri de anlamazdım yani pek zeki biri olduğum söylenemezdi ayrıca ders çalışma alışkanlığımda yoktu, derslerden çok çabuk sıkılırdım, bir kitabın başına geçsem 5 dakika sonra içim içime sığmaz hemen kalkıp başka bir şeyler yapasım gelirdi, sanki beynimde bir şeyler gıdıklanırdı, bir türlü o kitapların başında duramazdım, sağolsunlar öğretmenlerde hiç yardımcı olmazlardı, ders notları kötü olanları boş verir, öğretmenler gelip ders anlatmasa bile kendi başına oturup çalışan, çalışkan ve parlak öğrencilerle çok ilgilenir, onların peşinde koştur koştur yere göğe sığdıramazlardı, ben kendimi zeka gerektiren hiçbir şeyden anlamıyor zannettiğim için düşük zekalı olduğumu düşünürdüm, liseyi açıköğretim olarak bitirdim zaten, her neyse bir gün bir arkadaşım oyun yapalım falan dedi onun için de fonksiyonel yazılım dillerini bilmek gerekiyordu, öğrenmeye başladım, sonra mathf sınıfına geldim, bu da işte genelde bir çok yazılım dilinin matematik içeren sınıfı, herhangi bir yazılım diliyle program yazarken çoğu zaman matematiksel ifadelere ihtiyacın olabilir, matematik içeren sınıfların nasıl çalıştığını anlamak içinde o konuyu bilmen gerek, örneğin ürettiğin denklemde mathf.log kullanacaksan logaritmanın ne olduğunu bilmen gerek, bu konuları internetten araştırdım sonra dedim ki lisede bu kadar kıvrandığımız şey bu muymuş, matematiksel ifadelerin hepsini anlayabildiğimi fark ettim, ne kadar zor olduğu fark etmiyor bu boş bir özgüven cümlesi değil, son sınıf üniversite matematik öğrencisinin uğraştığı konularını da anlarım üzerine düşsem, uğraşırsan yapıyorsun yani, performans olarak diyorsan zamanla zaten yazmadan aklında hesaplama becerinde gelişiyor, ben bunu gözlemledim, ama konuya ilgi duyma şekli önemli, mesela ben C# ile uğraşıyordum birden matematiğe ilgi duymaya başladım, tabi o kadar çok matematik çalışmadım, öyle oturup konuları ders çalışır gibi tekrar falan etmedim, sadece konuyu anlayıp, bir kaç zor ve kolay soru çözüp bıraktım, hatta o dönem öğrendiğim bazı konuları tarif edebilmem için şimdi geri hatırlamam gerek, çünkü şu son 1 - 2 yılda yazılım ya da sayısal bir şey ile pek uğraşmadım, matematik sorusu gördüğüm zaman cidden uğraşasım geliyor, o lise zamanlarında hiç böyle bir şey hissetmiyordum. Benim zekam durup dururken matematiği anlayacak şekilde kendi kendine birden gelişmediyse kötü öğretmen diye bir şey var gerçekten, hak diye bir şey varsa o öğretmenlere hakkımı helal etmiyorum bu arada :D bu kısım flash tv programı gibi oldu ama neyse.
Doğuştan gelen matematik becerilerine gelecek olursak, matematiği bu açıdan iki kısma ayıralım, birincisi işlem kısmı, sayısal hesaplamaları daha hızlı yapabilme yeteneği, bunun örneklerini savant sendromu olan kişilerde görebiliriz, normal bir insanın hesaplayamayacağı çok zor hesaplamalar yapabilirler, bu beyinlerinin yapısı ile ilgilidir yani çalışarak kazanılan bir yetenek değildir.
İkinci kısım ise matematik içeren daha karmaşık konuları anlamak, bu hızlı hesaplar yapabilmekten biraz daha farklı, mesela kombinasyon, fonksiyon, integral, türev gibi konuları anlamak için dil becerileri, dolayısıyla okuduğunu doğru anlayabilme, analitik düşünme, bir şeylerin mantıksal yönlerini ayrıt edebilme, mantıksal analiz gibi bilişsel işlevlerin var olması gerekiyor, beyninde bu işlemleri ilgilendiren birimlerde hasar olan birinin bu konuları anlamakta zorluk yaşaması normal ancak çoğu insanın anlamakta zorlandığı kısım burası, bunun nedeni de kişinin bu beyin işlevlerinin yavaş olması değil de ortada dil bariyerlerinin olması, çoğu zaman sorun entelektüel konuşayım zeki görüneyim derken kendini ifade etme yeteneğini kendi kendine kısıtlayan ya da daha basit ifadeler bulmaya üşenen birinin ağzından dökülen garip cümleleri zar zor anlamaya çalışmak çünkü konuyu anlatmaya çalıştığın adam yan odadaki geometri öğretmeni değil, 15 yaşında öğrenci bu.
Sonuç olarak bir kişinin çok olağanüstü hesaplar yapması akademik olarak o kişiden beklenmez (son girdiğimiz KPSS sınavı hariç) ve ikinci kısımda bahsettiğim matematik konularını daha hızlı anlayabilmek gibi çok olağanüstü örneklere rastlamadık daha hızlı ama daha mütevazi örneklerini gördük, bir kitabı ezberlemek farklı o kitabı anlamak farklı bir yetenek, kelime ezberlemek daha işlemsel ve kısıtlı bir birimi ilgilendiren bir yetenek tabi bu da çok kıymetli bir yetenek ama bir kitabı anlayarak baştan sona okumak daha çok genel olarak daha çok işlevin bir araya geldiği, entelektüel bilgi kapasitesini ilgilendiren bir konu. İşte ne bileyim beyin çok karmaşık bir yapı(uzmanların işin içinden sıyrılma cümlesi). Az miktarlarda doğuştan gelen farklar olsa da çoğunlukla bu işlevler açısından bireylerde ciddi farklar olmaz. Doğuştan daha parlak bir zekaya sahip olan daha bilmem kaç yaşındayken şu kadar konuyu öğrendi, yok şu kadar hazır cevap, aman yok işte şu kadar açık gözlü kıvrak gibi bireyler olsa bile yine de bazı örnekler dışında çoğu kişinin matematik açısından beyni doğuştan gelen özellikler itibariyle fiziksel olarak benzer yapıdadır, sonradan geliştirebilir ve bu gelişim beynin fiziksel yapısını değiştirir, bazı matematik içeren alanlarda çok başarılı kişiler de çocuk yaşlardayken yaşıtlarından daha ileride başarılar elde etmemişlerdir. Doğuştan gelişmiş çocuk yaşlarda çok başarılı bireyler de genelde daha sonra hayatlarında ancak daha çalışkan olanın daha başarılı olduğu bir noktaya gelmişlerdir.