Bilimin amacı gerçeğe ulaşmak; ancak gerçeğin ne olduğunu bilmediğimiz için, ulaştığımız sonucun "gerçek" olup olmadığını kesin olarak bilmenin hiçbir yolu yok. Dolayısıyla gerçeğe alternatif olan en iyi ikinci şey olan tutarlılıkları arıyoruz.
Mesela saf suyun 1 atmosfer basınçta 100 santigrat derecede kaynadığını söylüyoruz. Bu, bizim için bir gerçek. Ama Evren için bir gerçek mi? Bilmiyoruz. Fakat bu ulaştığımız "gerçek" bizim için öylesine tutarlı ki, sadece ona güvenerek bir sonraki adımları atmayı başarmakla kalmıyoruz (mesela suyun her zaman 100 derecede kaynayacağı varsayımıyla, sıcaklığa çok hassas olan kimyasal tepkimeleri tespit edebiliyoruz), aynı zamanda henüz bilmediğimiz şeyleri öngörüp, sonra test edip doğrulayabiliyoruz da.
Hadi suyun kaynama sıcaklığı çok basit oldu, artık o kadar kanıksadığımız bir gerçek ki. Ama sizin verdiğiniz kütleçekiminin doğası örneği daha iyi: Newton kütleçekimini ilk kez izah ettiğinde, öylesine tutarlı bir açıklama geliştirmişti ki, "gerçek"ten ayırt etmek imkansızdı. Bir düşünün: Sadece yere düşen elmaların değil, uzaya çıkan roketlerin, yolda giden arabaların, inşa edilen binaların, suda yüzen transatlantik gemilerin hepsi aynı basit "yasayla" açıklanabiliyordu. Heyhat, Newton'un bu "gerçeğini" ışık hızına yakın hızlarda veya büyük kütleli cisimlerin etrafında test edene kadar, "tartışmasız bir gerçek" olduğunu sandık. Bu çok normal, elde daha iyi olan başka hiçbir açıklama yoktu.
Ama bu sınır koşulları test ettiğimizde, Newton'un açıklamasının işe yaramadığını gördük (mesela Merkür'ün Güneş'e çok yakın olan yörüngesini izah edemiyordu veya ışığın davranışlarını öngöremiyordu). Bunun üzerine Einstein yeni bir teori geliştirdi.
Ama bakın, burası çok önemli: Einstein'ın geliştirdiği yeni teori, Newton'un o güne kadar açıklamayı başardığı her şeyi en az Newton'un teorisi kadar iyi açıklıyordu; üzerine bir de Newton'un açıklayamadığı şeyleri de (Merkür'ün yörüngesi, ışığın davranışları, vs.) açıklayabiliyordu (daha spesifik olarak, Newton'un teorisi, Einstein'ın teorisinin belli koşullar altında basitleştirilmiş bir versiyonundan ibaretti; Einstein'ın teorisi daha kapsayıcı bir teoriydi).
İnsanlar "gerçeğe ulaşmayı" veya "teori üretmeyi", yaptıkları gözlemin bir kısmına uyan hoş bir hikaye anlatımı sanıyorlar. Hayır! Teorinizin, kendisinden önce gelenlerin açıkladığı her şeyi ve daha fazlasını açıklaması gerekiyor!
Bunu yaptığımızda gerçeğe ulaşmış oluyor muyuz? Bilmem. Gerçeği bilmiyoruz ki kıyaslayıp "Evet, bizim açıklamamız gerçektir." diyebilelim! Ama tutarlı izahlar üretmeyi başardıkça, Evren'in çalışma prensiplerini daha iyi tarif edip, öngörebilmeye başlıyoruz. Bunun da pratik sonuçları oluyor: Hem teknoloji üretebiliyoruz, hem de bir sonraki bilimsel bilmecenin cevaplarına dair ipuçları alıyoruz. Sonra o bilmeceyi çözdüğümüzde, bu çözüm, daha önceden çözemediğimiz bir başka soruna cevap bulmamızı kolaşlaştıyor. Böyle böyle Evren'i izah edebiliyoruz ve bu, muhtemelen, gerçeğe gıdım gıdım yanaşmak oluyor.
Sonuçta şöyle düşünün: Eğer bilimin açıklamaları giderek "gerçek olana" yakınsamıyorsa, bilim neden ve nasıl giderek daha isabetli ve başarılı olabiliyor? Mutlaka doğru yolda olmalıyız ki, bu tutarlılıklar silsilesi giderek daha hassas ve isabetli hale gelebilsin. En azından temel varsayımlarımızdan biri bu.
Eğer daha iyi bir yol biliyorsanız. Buyrun... Er meydanı ortada. :) Bilimin yapabildiğinden daha iyi, daha hızlı ve daha etkili bir şekilde bir gerçeği ortaya çıkarın ve bunu evrensel olarak işleyecek ve bir sonraki gerçeği de öngörebilecek şekilde yapın, sizin yönteminizi takip edelim.