Herkes aynı renkleri gördüğü bir varsayımdan ibarettir. Yani bunun açılımı sizin ve benim 'mavi' dediğimiz rengi deneyimlerken aynı şeyi deneyimlediğimizi birbirimize kanıtlayamayacağımızdır. Kim herkes aynı rengi görür derse bir varsayımdan veya inançtan başkasını dile getirmekten fazlasını demiş olmaz. Qualia (benlik deneyimi) sorunu denen bu sorun herkes için vardır. Bu durumda uzlaştığımız şey aynı rengi gördüğümüz değil esasen aynı veya farklı da olsa 'mavi' diyerek verdiğimiz aynı isim veya kavramda uzlaştığımızdır. Gerçekte ise deneyimlenen mavi rengi hiç bir kelime esasen ifade edemez. Deneyime verdiğimiz isim deneyimin kendisini doğrudan yansıtmaz ve sadece temsilidir. Mavi rengi görerek deneyimlenen şeyi kavramsal olarak normalde anlatmak ifade etmek mümkün değildir. Bunu biraz zorlarsanız 'mavi' demek dışında anlatamayacağınızı anlarsınız. İnsanlar aynı rengi görüyor olsalar bile birbirlerine aynı rengi deneyimlediklerini kanıtlayamayız veya doğrudan aktaramaz. Bunu kanıtlamak için telepati gerekir yani iki beynin birbirine bağlanıp doğrudan bilgi/deneyim aktarımı yapması. Bu sorun veya ikilemin başka çözümü yoktur.
Son bir 'sır' daha size. Esasen tüm deneyimler için yukarıdaki sorun geçerlidir. İki kişi de aynı sözcükleri kullanır ve aynı kavramlarla tanımlama yapsa da deneyimleri birbirine gerçekte uymayabilir. Bu yüzden aynı dili konuşmak anlaşmak için yeterli değildir. Mevlana'nın dediği gibi 'aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları (deneyimleri) paylaşanlar anlaşabilir.'