Neden insanlar kurgu olduğunu bile bile bir filmi izlemekten keyif alıyor, filmdeki iyi karakterle birlikte seviniyor veya üzülüyorsa insanın geçmişe dair deneyimlerini hatırladığında da aynı duyguları tekrar yaşaması da aynı sebeptendir. Beyin için hatırlamak sadece 'hatırlamak' değildir. Çünkü beyin canlı devredir ve hatırladığı şeyleri tekrar size belli ölçüde yaşatır. Bu anlamda beyin için hayal ve gerçek arasında esasen fark yoktur. Yeterli ve güçlü bir hayal (örneğin rüya deneyimi gibi) beyin için gerçekten farksızdır.
Diğer yandan beyniniz 'sizden' daha rastonel olabilir. Örneğin çok küçük yada düşük olasılıkları siz imkansız görürsünüz ama beyniniz hala o küçük olasılığa olasılık olarak değer vermeye devam edebilir. Beyin tek düze bir yapı değil bir çok bölümün kendi işleyiş referansları çerçevesinde rekabet ve çatışma olduğu bir yapıdır. Bu da çok seslilik demek. Bir taraftan beyniniz bir şeyi imkansız görürken diğer bir bölge imkansız görülen küçük olasılığa değer vermeye devam edebilir. Bu durumda 'siz' kim misiniz??? Siz çok seslilikten sonuç olarak birini seçip kabul eden kişisiniz. 'Ben' dediğiniz şey işte bu beyninizin 'kendiliğinden' getirdiklerinden bir kısmını kabul eden kişidir. Ürkütücü ama yabancı el sendromu gibi örnekler beynin iki yarım küresinin bağı kesilince içinizdeki sizden bedensel olarak bağımsız, kontrolsüz ve farklı hareket eden yapının bir örneğinin ortaya çıkmasına neden olur. Bu sendromda kişi kendisine bağırarak ve komut vererek istemsiz ve bağımsız hareket eden diğer elini kontrol altına alır. (Örneğin bir el masada duran fincanı kişi istememesine rağmen kendiliğinden ve kontrolsüzce eline alır kişi bunu kendisine bırakmasını söylerek bardağı bıraktırır. Burada önemli olan nokta şudur bu hareketler dışardan istemli bir hareket gibi son derece düzgün gerçekleşir. Yani beyin bu esnada rastgele değil dışsal veriyi düzgün bir biçimde işleyerek bu hareketleri kendiliğinden gerçekleştirir. Ama kişinin kendisinin bu hareketleri gerçekleştirme isteği yoktur. )