Panteizm hakkında birşeyler söylemeden önce kökeni Hindistan ve İran'a dayanan sufilik ve tasavvuf hakkında birşeyler söylemek gerekiyor. Tasavvuf bilinenin aksine sadece İslam tasavvufu değil, yahudilikte de olan, eski İran dini zerdüstlükte ve Hinduizmde olan, yunan felsefesinde Stoacılıkta olan bir anlayıştır. Temelde tabiatın sonsuzluğu, tabiat ananın mükemmel bir sistem içinde işlediğini, bu nedenle tabiat ve çevreyle uyumlu yaşamanın gerekli olduğunu, tabiata gösterilen saygı ve onunla uyum halinde olan yaşamanın doğru ve ahlaklı olduğunu, doğaya ve varlıklara saygı göstermek gerektiği, tabi kaynakların israf edilmemesi gerektiği ve sonuçta iyi ve kötü gibi zıtların birbiri için gerekli olduğunu, bu zıtların savaşının tabiatta gerekli olan dönüşümü sağlağını gibi inanışlar aslında tabiatın varlığın bizzat kendisi olduğunu söylemektedir.
Tabiatın bir yaratıcı tarafından yaratıldığı gibi, tabiatın bizzat kendisini yaratan sonsuz bir güç olduğunu ifade edenler de vardır. Bu durumda tabiatın tanrısal güç olduğunu söyleyenler Tanrının vücut bulmuş halinin tabiat olduğunu iddia ederler. Buna İslam felsefesinde Vahdeti Vücut anlayışı denir. Öte yandan bazıları tanrının tabiattan farklı bir varlık olarak tabiatı dışarıdan bir güç kullanarak yarattığını söylerler. Örneğin Platonun ideler alemi ve gölgeler alemi ayrımı gibi. İdeler alemi tanrısal gerçek alem iken, gölgeler alemi yaradılış sonucu ortaya çıkan tabiattır. Fakat Aristo bu fikri kabul etmemiş, ideler aleminin olmadığını, bu yaradılışın özü olarak bu alemde, tabiatta fiziksel olarak bulunduğunu ifade etmiştir. Bu durumda Aristo Panteizm kapısını açmıştır. Yani yaratılmış fiziksel alem özde, yani temelde tanrısal gücün fiziksel halidir. Şu halde Tanrı sadece metafizik değil, hem fiziksel hemde metafizik bir varlık olmalıdır, bu anlayışa da Panteizm denilmektedir.
İslam tasavvufu şimdiki Irak'a bulunan Bağdat ve Basra bölgesinde gelişmiş, Hz. Muhammedin soyundan gelen Ehli beyt, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin soyundan gelen imamlar, birçok Sufi ve tarikat anlayışıyla birlikte harmanlanmış fikirler yumağıdır. Aynı zamanda İran sınırına yakın olan bu bölgede eski İran ve Hint fikirleri de etkili olmuştur.
İslam tasavvufu insanın manevi gelişim yolunda, içindeki nefsani, şeytani, hayvani haz ve korkuları terk etmeyi, böylece Allah'a yakınlık kurmayı, ona tam itaat etmeyi, akıl ve benlik girdabından çıkarak, tamamen Allah'a teslim olmayı benimseyen, adım adım sınırlı insani varlıktan sonsuz tanrısal varlığa doğru giden bir seyahatte bahseder ve buna "seyrü süluk" der. Allah dostları bu sayede evliyalık seviyesine çıkar. Kendi nefsini ve egosunu tamamen öldürmese de Allahın tanrısal iradesi içine girerler ve orada kendi benliğinin hapsinden kurtulurlar. Tarihte Hallacı Mansur adıyla bilinen bir Sufi, rivayete göre bu seviyeye ulaşınca, "Enel Hak" diyerek çağırmıştı. Çünkü kor ateşin içine giren demir ısınacak ve zamanla kor ateşinden ayırt edilemez hale gelecektir. İşte Mansur kendisini böyle Tanrısal aşk ateşi içinde olduğunu, adeta Hak yani Allahın tanrısal varlığından ayırt edemediğini haykırmıştı. Ancak bu sözleri o tarihteki Kadılarca Allah'a eş koşma olarak yorumlanmış ve suçlanarak idamla cezalandırılmıştır.
Panteizm işte bu Tanrısal Bedenin olduğu ve fiziksel alemin de bu bedenin bizzat kendisi olduğu iddiasındadır. Aslında herşey in fiziksel olduğu, metafizik alemin olmadığı tezine de kapı açar.
İslam tasavvufu Panteizmi Vahdeti Vücut olarak tercüme etmiş, yunan filozoflarından gelen bu fikir İslam düşüncesinde fırtınalar koparmış fakat genel geçer Tevhit anlayışına ters ve tehlikeli olarak etiketlenmiştir. Vahdeti vucutcu düşünür ve sufiler din dışı olarak ifade edilmiştir.
Tasavvufta sıkça dile getirilen, Yunus Emrenin şiiri tabiatın Allahın yarattığı bir varlık olması nedeniyle sevilmeyi hakettiğini söyler. "Elif okuduk ötürü, söylemeye götürü, Yaratılanı severiz, Yaradandan ötürü".
Bazı kaynaklarda islama göre kıyametin kopuşundan sonra bu dünyadaki fiziksel alemin yeniden şekillenmesiyle cennet ve cehennem gibi metafizik alemin yaratılacağı ifade edilmektedir. Nasıl ki öldükten sonra insanların hem ruhsal hem de fiziksel olarak dirileceği bildiriliyor, buna benzer şekilde, Tanrının bu dünyadaki materyal ile ahiret alemini yaratacağı söylenmektedir. Yani Panteizm fikrindeki fiziksel alemin yok olmayacağı bunun dönüşeceği fikriyle bir ölçüde benzerliği söylenebilir.
Zerdüstlükteki iyi ve kötünün savaşı, Taoizmdeki sonsuz sirkülasyon ve Hinduizmdeki reenkarnasyon da aslında Panteizmin farklı versiyonları gibidir. Panteizmin birçok din ve kültürel anlayışın esinlendiği bir fikirdir. Günümüzde ise çevreciler, tabiatçılar "mother nature" yani Tabiat ana derken aslında panteist fikirleri de kullanıyorlar.
126 görüntülenme