Osmanlı da bilim kelimesi ve anlamı farklı algılanmakla birlikte (genelde nakli ilimleri kapsar) bu türden ilimlerin statüsü bile dönem dönem değiştirmiştir ve stabil değildir.
Bununla birlikte Osmanlı da pozitif bilimlerin durumunu şu örneklerle anlayabiliyoruz.
Osmanlı da kurulan ilk rasathanenin şeyhülislâm tarafından dine aykırı bulunması gerekçesiyle kapatılması. (Dinle ne alakası varsa artık).[1]
Osmanlı da çok uzun bir zaman boyunca medreselerde dünya merkezli evren sistemi okutuldu. (Üstelik Avrupa da güneş etrafında dönen sistem herkes tarafından kabul edildiği zamanda!).[2]
Buradan Osmanlı da pozitif bilimlerin ne halde olduğunu az çok anlıyoruz.
Kaldı ki hepimizin bildiği gibi Osmanlı Sanayi devrimi, rönesans, reform, coğrafi keşifleri kaçırmadı mı? Böyle bir devlet nasıl bir devlettir ki bilime önem vermiştir ve bu haldedir?
Bu devrimlerin büyük oranda çevresel ve coğrafyasal olduğu elbette söylenebilir. (Örneğin coğrafi keşiferi yapmak Osmanlı için tamamen imkansızdı - yönetimsel sebeplerden ötürü değil. Coğrafyasal sebeplerden ötürü.)
Peki ama ya rönesans ve reform gibi aydınlama devrimlerinin özgün halleri neden olmadı? Bunu iklim, coğrafi gibi konulara indirgemek ne kadar doğru?
Ya Sanayi devrimi?
...
Maalesef eğitim sistemimiz eleştirel olmadığı gibi neredeyse baştan aşağı tarihsel yanlış. Osmanlı sandığımızın aksine mükemmel, çok güçlü, çok büyük, iman ve dinle dolu, müslüman kaynaşan , ÇOK MODERN, oldu olucak tek boynuzlu ata binen ve ellerinde gökkuşağı rengi kocaman şekerden yapılmış silahlarla mehter marşı çalan askerlerle sefere de gitsinler.
Yahu bu kadar medeni/uygar bir devlet neden bugün tarihin tozlu raflarında yerini almıştır? Yeniçeriler zırt pırt isyan etti diye mi? Padişahlar sefere gitmedi diye mi? Devlet yönetimine devşirmeler geldi diye mi? Dış güçlerin oyunları yüzünden mi?
Hayır değil. Sebebi çok basit. İki sebebi var.
Birincisi: çağa ayak uyduramadı.
İkincisi: öyle olmak zorundaydı.
Çünkü Ibn Xaldun'un dediği gibi devletler insanlar gibi doğar yaşar ve ölürler.[3]
Bu gayet normal birşey.
Kaldı ki Osmanlı bilim konusunda illa lider olmak zorunda mı? Kim koydu bu kuralı?
Avrupa her zaman bilim konusunda çok mu ilerideydi? Enginizasyon mahkemelerinde bilim insanlarını diri diri yakan kimdi?
O esnada endülüste kütüphane kuranlar kimdi peki?
Bu bir döngü gibi. İslamın altın çağı doğdu yaşadı oldu. Avrupanınkide öyle olucak. döngü bu...
Son olarak Sn Günberk'in ifade ettiği gibi saraylarda krallar gibi karşılanan (b)ilim insanlarına gelirsek... (Bu arada kimsenin tezi ile uğraşmak gibi bir derdim yok ama Sn Günberk'in kullandığı kaynak olan Vikipedi Türkçeyi evrim ağacı kaynak olarak kabul etmiyor. Saçma mıdır tartışılır. Bence gereksiz bir kural)
Saraya gelen din adamlarının, bazı sanatçıların ve bazende filozofların sevilerek karşılandığı doğru.
Ama Osmanlı da zaten pozitif bilimler bilim olarak kabul edilmiyor. Dolayısıyla saraylara gidenler astronom, coğrafyacılar, matematikçiler, fizikçiler değil.
Osmanlı da bilim çok gelişmemişti. Bu kısmen ellerinde olmayan sebeplerdendi. Kısmen de ihtiyaç yoktu. (Bknz: kolomb canı sıkıldığı için mi denizlere açıldı?)
Ama sonuç olarak pozitif bilim Osmanlı'da neredeyse hep geri kaldı. Ceremesini bugün bile çekiyorlar.
Kaynaklar
- H. İnalcık. (2008). Doğu Batı Makaleler Ii. ISBN: 9789758717422. Yayınevi: Doğu Batı.
- E. S. Gürkan. (2020). Bunu Herkes Bilir: Tarihteki Yanlış Sorulara Doğru Cevaplar. ISBN: 9786057635402. Yayınevi: Kronik Kitap.
- I. Khaldun. (2011). Mukaddime 1. ISBN: 9789753510417. Yayınevi: Onur Yayınları.