Şunu bilmek gerekiyor ki, kültür geleneğin kökeni mağaraya dayanmakta. Ahlak görgü kuralı gibi bütün olgular, bunun üzerine bina ediliyor, eklemleniyor. Din de buna dahil.
Bu nedenle temelde daima kültür gelenek kural koyucu, yaşam şeklini belirleyicidir. Ahlak dediğimiz, topluma dahil olmada kullanılacak yöntemler bütünü aslında. Bunu da tamamen kültür gelenek belirler. Bu nedenle toplumdan topluma olan değişiklik, etik yönden uçlara ayrılacak kadar farklılaşabilmekte. Din ise, geleneği onaylayan, onu meşrulaştıran bir araç olarak -kullanılır- çoğu zaman. Daha önce avımız çok olsun, deremiz aksın, zararlı hayvanlardan korusun tanrımız iken, daha sonraları işimiz çok olsun, ticaretimiz şöyle olsun, kötü insanlardan zarar etmekten korusun vs ye dönmüştür. Dinler farklıydı bu iki örnekte. Ancak kullanılış şekli aynı.
Ahlak yapısının değişkenliği, etik insani değerlerin evrensel olmalarına rağmen toplumdan topluma değişiklik göstermesi de yine kültür geleneğin belirleyiciliğinden kaynaklanmakta.
Küreselleşme ile tek tipleşmenin yaygınlaşmasıyla, yavaş yavaş kültürel yapı ortak değerlere gitmekte. -Değer burada pozitif anlamda değil, genel anlamda-. Ahlak yapısı da kültür ve gelenek kökeninden kopmakta bu nedenle. Evrenselleşmiş etik insani değerler, ahlak konusunda referans olarak kabul edilirse, baskın kültürlerin yaygınlaşması yerine, daha insani bir yapıya geçmek mümkün olabilir.