Bildiğim kadarıyla…
Matematikte sayılar her ne kadar soyut ifadeler olarak bilinse de maddi dünyadaki karşılıkları üzerinden ad olarak somut bir niteliğe de bürünürler. İki elma gibi…
Ancak sonu yok yahut sonsuzluk ifadesi, ister sayılarla ister evrenle ilgili olarak bir ad, bir somutluğa tekabül yahut varılacak bir yer şeklinde değerlendirilmez.
Sonu olmamak ya da sonsuz kavramı matematikte de soyut bir ifadedir ve işaret ettiği şeyin adı değil ancak bir sıfatı olabilir. Bu sayılar için de geçerlidir. Sonu yok yahut sonsuz sıfatı sonlu olanın karşıtıdır.
Dolayısı ile sayılara her ek yaptığımızda (artı veya eksi yönde) artacağından bunun sonu yoktur fakat sonsuz ifadesinin kendisi ne varılacak bir menzil ne de bir sayı değildir.
Üstüne ne kadar eklersek ekleyelim, ne kadar gidersek gidelim her zaman ek alabilen, devam edebilen bir niteliğe (sıfata) işaret eder.
Sonu olmayan farklı formlardaki bazı sayıların sonuna ulaşamayabiliriz ve fakat sonunu görebiliriz. Örneğin 1.999999999…… sonsuz sayısının sonuna ulaşamayız fakat bilebiliriz, o da 2’dir.
Tıpkı zeno paradoksundaki mesafe gibi. Sürekli azalan oranda, sayı olarak matematiğin, soyut ve sıfat içerikli zeminine dayalı, sonsuz ve bizi varış noktasına asla ulaştıramamasına rağmen, varış noktasını (sonu) çok rahat gözlemleyebilmemiz gibi.
İlkinde sıfat olan sonsuz, bir yeri işaret etmez iken ikincisinde somut son, ön görülebilen bir varışın adı olur.
Kaynaklar
- Ali Nesin. (2010). Matematik Ve Sonsuz. Yayınevi: Nesin Yayıncılık A.Ş.. sf: 250.