Tarihin en büyük sorunu sadakat!
Tarih; ne yazık ki “yazanların” “yapanlara” sadakatinin en çok tartışıldığı alanlardan biri. Tarihin (yazılı olarak) ne denli gerçeğe ışık tuttuğunun önündeki en büyük engellerden biri bu.
Yazanların, tarihi yapanlara sadakatsizliği bazen öyle bir aşamaya gelebiliyor ki gerçek ile masal karışabiliyor, her yeni yazım yazanın dünyasından nüveler, eklemeler içerebiliyor ya da tam tersi o dünyaya uymayan yok sayılabiliyor.
Buraya kadarki ifade genel geçer tarih yazıcılığının temel sorunu ve nispeten aynı bölge ya da coğrafyaya yakın bölge ve coğrafyaların tarihçilerinin aynı konu üzerindeki kayıtları (arşivleri) karşılaştırıldığında bir nebze de olsa orta yol bulunabiliyor.
Ancak tarihin objektifliğinin önünde çok daha derin bir sorun var ve korkarım ki iktidar, egemenlik, devletler var olduğu müddetçe aşılması çok zor. Çünkü ister destan, masal, ister mitoloji ister olağan tarih yazıcılığı; dönemin egemen iktidarının tarihinden öteye gidemiyor. Buna her egemen devlet için resmi tarih adı veriliyor.
Bu tarih ki; Yenilgileri mağlubiyet (Hezimet değil) ancak galibiyetleri zafer olarak niteleyebiliyor. O dönemin egemen iktidarına uymayan her yaşanmış ihanet, her talep isyan ve her eleştiri düşmanlık olarak tariflenebiliyor.
Geriye gerçek tarihin (halkların tarihinin) izini süren ve sayıları sınırlı tarih yazıcıları kalıyor. Bunların da ya özgürce araştırma yapmaları engelleniyor ya devletlerin tekelindeki arşivlere erişimleri kısıtlanıyor ya kitapları yasaklanıyor ya da bu kitapların insanlara erişimi önünde akla ziyan engeller konuyor.
Bu nedenle tarih ile ilgili bir araştırmada ilk dikkat edilmesi gereken şey; resmi tarihin yok saydığı, araştırılacak dönemin bağımsız tarihçiler gözü ile de irdelenmesidir.
Bir diğeri, özellikle araştırılacak dönemde araştırılacak bölgeye komşu egemenliklerin (DEVLET VB.) arşivlerinin bir bütün olarak karşılaştırmalı incelemesidir.
Son olarak ve belki de en önemlisi o coğrafyada halen yaşamaya devam eden halkın atasözlerini, özdeyişlerini, türkülerini, masallarını, destanlarını ve özellikle ağıtlarını derleyerek, elimizdeki tarihsel belgelerle bunları mantıksal çerçeve içerisinde karşılaştırmaktır.
Örneğin Osmanlı tarihini ders kitaplarından da okuyabilirsiniz, Şeyh Bedrettin’in “VARİDAT”ından, Pir Sultan’ın dizelerinden, Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun, Köroğlu’nun “”KOŞMA”, “VARSAĞI”, “GÜZELLEME” ve “KOÇAKLAMA” larından da okuyabilirsiniz. Hem de yüz seksen derece tezatla…
Antik Sümer tarihini araştırmak için eskiden Mezopotamya adı verilen bölgeyi çevreleyen tüm devletlerin ve bu devletlerin bugün devamı niteliğindeki devletlerin tüm arşivlerini içeren tarihsel belgeleri, kitapları karşılaştırmakla işe başlamak lazım.
Buna ek olarak Antik Sümer ile ilgili bağımsız (Resmi tarih dışında kalabilen) tarihçilerin derlemeleri, kitapları da okunmalıdır.
Yapacağımız araştırma bir merakın giderilmesi ile sınırlı değil aksine tarihe ışık tutma içerikli akademik bir araştırma olacaksa, bunlara ek olarak o bölgenin şimdiki sakinlerinin ziyaret edilmesi, kültürlerinin (şarkılardan ağıta kadar özellikle yazılı olmayan) yerinde görülmesi, incelenmesi ve kayda geçirilmesi gerekir.
Özellikle tarih konusunda doğru bilgiye ulaşmanın başka bir yolunu bilmiyorum. Umarım yardımcı olabilmişimdir. Şimdiden kolay gelsin…
Kaynaklar
- Fikret Başkaya, et al. (2008). Resmi Tarih Tartışmaları. Yayınevi: Özgür Üniversite. sf: 356.
- Samuel Henry Hooke. (2020). Ortadoğu Mitolojisi. Yayınevi: İmge Kitabevi Yayınları. sf: 272.
- Tarık Zafer. (2020). Ortadoğu Mitolojisi. Yayınevi: Mitoloji Tarihi Yayınları. sf: 261.
- Mete Tunçay, et al. (2021). Resmi Tarih Yalanları. Yayınevi: Profil Kitap. sf: 192.