Ateizmin en kuvvetli argümanları, kanıtları nelerdir?

AKILLI İNSAN KAFASI KARIŞTIĞINDA SORU SORAR!

Neden, neden, neden…Ta ki gereksiz olana dek…

Ateizm…

Çarpıtılan, doğru anlaşılmayan ve hep yargısızca infaz edilen bir olgu. Oysa o kadar sağlam bir temeli ve dayanak noktaları var ki…

Ateizmin en önemli dayanak noktaları nelerdir, kısaca sıralayalım.

İlki: Maddi evren ve buna dayalı “yaratanın da yaratıcısı olması zorunluluğu” ve bunun sonsuz oluşu.

İkincisi: Nedensellik ve buna bağlı olarak, gerek evrenin genel (Evrensel yasalar) işleyişinde gerek bir köşesinin (dünyamızın) özel (Doğa ve Evrim yasaları) iç işleyişinde, bir yaratıcının varlığının bir ihtiyaç ve maddi temelli bir zorunluluk olmayışı.

Üçüncüsü: İnsanlık tarihi boyunca hakim olan “bilinemezlik” endişesi üzerine oturtulan "yaratıcı vardır" olgusunun her geçen gün tersi istikamette (bilinebilme istikametinde) ve emin adımlarla ilerleyişi.

Ve tabi bunların hepsine temel teşkil eden, akıllı insanın temel uğraşı olan, her kafası karıştığında soru sorma ve bu sorulara aklın ve bilimin ışığında cevap arayışları.

Doğrudan Kanıtlar

*Akla ve mantığa uygunluk

* Bilimsel kriterlerle uyum ve tutarlılık

* Evrenin maddi temeli üzerinden söylem

* Evrimin maddi temeli üzerinden eylem

Dolaylı Kanıtlar

*Aksi (Yaratıcının zorunluluğunu içeren) iddianın somut hiçbir dayanağının; akla, mantığa ve bilimsel kriterlere dayalı hiçbir savunusunun olamayışı.

"Somut” olanın kanıtı açısından, yaşamın her anında ve her konuda (inanan-inanmayan) herkesçe, kuşku duyulmadan kabul edilen temel bilimsel kriter, yol, yöntem ve sonuçların hiçbirinin; inanılan (soyut) bir varlığı bilinen (somut) bir varlığa dönüştürmeyi başaramayışı.

Hatta aksine; her yeni arayış ile daha önce bilinemez olan ve yaratıcıya atfedilen alanın, bilinebilirlik (bilim) ile azar azar doluşu.

Savunusunu bilimsel temele oturtan ateizm’de; neden sorusunu istediğiniz kadar sorabilir ve hepsine bilimsel kriterlere uygun cevap bulabilirsiniz.

Ancak aksi (yaratıcının zorunluluğunu içeren) savunuya aynı konu ile ilgili soracağınız neden sorusunun cevabına ikinci bir neden sorusu yöneltemezsiniz. Ola ki yöneltirseniz her soruya aynı cevabı alırsınız: "Çünkü öyle" der bitirir.

Aynı zamanda yaratıcının ifade edildiği şekli ile inananlarınca varlığına dair sunulacak "somut" kanıtların hepsini ve zorunlu olmadığına bir gerekçe olarak bilim ile izah edebilirsiniz. Ancak tersini hayal bile edemezsiniz. Çünkü öngörü, önveri, öncül, önsezi vb. değil, bunları yok sayan tek bir “ön” kabul edilir: Önkabul...

Öngörü şudur:

Sınıfların, dolayısı ile ast ve üst’ün hüküm sürdüğü, adaletin, özgürlüğün, eşitliğin göreli olduğu; buna bağlı olarak huzurun fi tarihine ötelendiği bir dünyada yaratıcı; umudun ve kurtuluşun bir yüzü olarak varlığını sürdürecektir.

Ancak bugün buna ihtiyaç duyan milyonlar, bilimin tüm nimetlerinden bu denli yararlanırken, evrenin ve evrimin hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak yasaları artık günlük hayatımızda bile, gerek teknoloji gerek tıp gerekse diğer maddi tüm alanlarda ve başat olarak ve rızamız ile yer alırken, yaratıcının niteliğinin inananlarınca değiştirilip bu yeni duruma adapte edilmemesi ve yeniden tanımlanmaması mümkün görünmemektedir.

En temel dayanak:

Dolayısıyla bu öngörünün temel dayanakları, aynı zamanda yukarıda ifade edilen her dayanak ve kanıtın da temeli olan, en temel dayanak felsefenin metafizik ve materyalist olarak ilk ayrışmasından vücut bulur.

Bu ayrışma yersiz değildir. Bu ayrışmanın mimarları (Platon gibi) , ayrışmaya vesile olan zeminde temsil edilen iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda böyle bir tercihte bulunmuştur.

Bir avuç her şeye sahip iktidar ve hiç bir şeyi olmayan milyonlar, kölelik cabası.

Böyle bir ortamda insanlar uzun süre mutsuz ve umutsuz yaşayamaz ve haklı olarak milyonların arayışı kaçınılmaz olur. Yani soru sormak ve sorulan sorulara, içinde yaşanan doğa (yasaları) da gözlemlenerek ve ondan öğrenerek cevap aramak.

İşte bu arayışı hem zararsız bir kulvara kanalize etmek hem de o kulvarı da yönetmek gerekliliği üç egemenliği türetti. Göklerin egemeni yaratıcıyı, yerdeki vekili efendiyi, evdeki izdüşümü babayı.

Tanıdık geldi mi? Özel mülkiyet ile sınıfların ortaya çıkışı ve üç erkek figürün tanrısal vasıflarla donatılmış olarak sahneye çıkışı. Ataerkil toplum.

Bu akla ve vicdana uygun düşmeyen, insanlığın binlerce yıl boyunca yarattığı maddi-manevi değerleri ve bu değerlerin adil bölüşümünü garanti eden ortaklıkları bir avuç efendinin tasarrufuna ve insafına bırakmak elbette ki karşıtını yaratacaktı. Yarattı da. (köle isyanları)

Efendinin aynı zamanda sermayesi de sayılan kölesini yok etmesi karlı değildi. Çünkü o aynı zamanda her şeyi üreten ve yaratandı ve aslında kendisi farkında olmasa da aksine efendisi ona mahkumdu. Tam da burada Platon’un idealar dünyası (gökteki tanrı ve müjdelediği cennet), devleti (yerdeki varisi) ve babası (evdeki izdüşümü) dinler üzerinden devreye girecekti.

Toplumların, dinlerin ve devletin tarihi ve kökenleri incelendiğinde görülecek şey şudur: Bütün çok ve tek tanrılı dinlerin gerek mitolojilerinin gerekse dini öğretilerinin (yerele özgü ve sadece kafa karıştırıcı ayrıntıları, ritüelleri çıkarıldığında) bire bir örtüştüğü ve her dini tekelinde tutanın tarih boyunca aynı zamanda devleti de evi de yönettiği…

Öte tarafta gerek baskı, gerekse üçlü markaj (Yaratıcı, devlet, baba) ile algılayışları uzun yıllar boyunca dumura uğratılan, bilgiye erişimleri engellenen (ortaçağı anımsayalım) yığınlar bir süre sonra kendi özüne yabancılaşarak mahkum edildikleri bu düzenin ve bu düzenin dayanaklarının gönüllü birer hamisine dönüştürüldü. Hedeflenen ve yok edilen en önemli şey bir insanı akıllı yapan tek şey oldu: Soru sormak… Yerine ikame edilen şey ise inan, inan, inan…

İşte ateistler durup dururken ve öyle olsun istedikleri için değil, soru sormanın önemini kavradığı ve kendilerini bunu herkese kavratmakla mükellef kıldığı için; tarihe, bilime, akla, neden sonuç ilişkisine vakıf ve saygı duyduğu için ateisttir.

Öncelikle bu konuya verilen genel cevapların insanın mantığa uygunluğu göz önüne alınarak veriliyor. Ve bu yanlış bir yaklaşım çünkü size mantıklı gelmese de bu olabilir. Örneğin Allah bizleri yarattı kadınların kapanmasını istedi ve hatta yönetim şekli olarak şeriati bile gösterdi. Koskocaman evrende oluşumu kaçınılmaz olan bir bilinci Tanrı yaratmış ve absürd şeyler istemiş olabilir. Evet mantıksız ama olabilir. İşte bu noktada yapacağınız bir seçim olasılıkçı ve tam anlamıyla güvenilir değildir.

Neyse ki Bilimsel bir teori aksi kanıtlana kadar en güvenilir doğa gerçeklerini bize sunduğu için bu konuda da aydınlatıcı bir nitelik taşıyor. Yani kararlarımızı felsefemizi bilimsel veriler ışığında yapmak en doğrusu olacaktır. Evet bu bilimsel veriler zaman içinde değiştiği için felsefemiz zamana bağlıdır.

Benim en büyük tezim evrenin tasarlanamayacağıdır. Ve başrolüm Raslantıdır. Bu kanıya Kuantum Fiziği, Kaos Teorisi, Evrim Teorisi, Abiyogenez Teorisi ve birçok teori ile varmaktayım. Bir bilimci septik olmalıdır bu yüzden çalışmalarım ömrüm boyunca devam edecektir.

Öncelikle ateizmin ne olduğunu kavrayalım ateizm baştan aşağı her zaman tanrıtanımaz değildir aksine bazı agnostik ateistler vardır,bunlar tanrıtanımaz değildir sadece şuan bilimsel olarak kanıtlanmadığını bilip hareket ederler ve kanıtlanana kadar ya yok olduğunu düşünürler ya da varsa bile bizimle ilgilenmediğini düşünürler,ve ben hep şunu sorma taraftarıyım evreni bir düşün,13,8 milyar yaşında dünya 4,5 milyar yıldır var bunların hepsi aslında tanrının olmadığını düşündüren şeyler çünkü uzun zamandır evren var dünya var ve sadece 300 bin yıldır evrimleşiyoruz,bunların hepsi ateizm destekleyen gerçekler ama şimdide şöyle düşünelim bir yaratıcı varsa ve gerçekten kitaplar gönderip iman etmemizi bekliyorsa ve ya herşeyi böyle yarattıysa yani oyun oynuyorsa bu bir olasılık ve özellikle evrenin her yerinde kaos var düzen yok ama burada bir düzen var,66 milyon yıldır dünyaya sağlam bir felaket gelmedi şimdi bunlarda ateizme karşı argümanlar şimdi ateizmi destekleyen bir çok gerçek var ama Tanrı'yı destekleyen argümanlar var böyle olunca hep ateizm daha mantıklı geliyor ama unutmayın eğer Tanrı varsa ve herşeyi kaostan çıkmış gibi düşünmemizi de istiyor olabilir.Ateizm ve teizm aynı yerden besleniyorlar şimdi buraya kadar anlattıklarımdan sonra diyeceksiniz ki nasıl? izah edeyim şimdi teizm görüşü sanat varsa sanatçıda vardır diyor ateizm görüşü de evrende nedensellik var diye sanatın sanatçısı olması gerekmiyor diyor.Benim buradaki şahsi fikrim ne evrende nedenselik var diye sanatçı argümanı öne sürmek nede evrendeki nedenselliğin dışarıda olamadığını düşünmek.Ben agnostiğim ve agnostik olarak düşünmeye devam edeceğim bence elimizdeki en iyi görüş bu.Umarım faydalı olmuştur iyi günler.

Isin asli bir inancin dogru olup olmadigi kanitlanabilme ozelligi olan bir olgu degildir. Varsa kurallari onlar kanitlanabilir. Bir ateist olum deneyini gerceklestirmedigi halde olumden sonra yok olacagiz diyebilir. Cunku inanc kanitlama gerektirmez. Deneylenebilen sey inanc disindaki argumanlardir.

Islami baz alarak iki ornek vermek istiyorum.

Bir kisinin musluman olup tanriyi var yapma camasi da beyhudedir. Kaldiki dini metinlerde de tanrinin var olup olmadigi ile ilgili herhangi bir beis yoktur. Mesela Kuran Allaha inanin dedigi zaman bilgi eksikliginden dolayi "varligini kabul edin" dendigi zannediliyor. Halbuki "inanmak" kelimesinin anlami "guvenmek" demektir.(Ilgili olan icin: Iman eden demek. Arapcada mn kokunden tureyen kelimeler "guven" anlamiyla iliskilidir. Hatta bizdeki emniyet mudurlugu de mn kokunden tureyen guven anlaminda kullanilir aslinda )

Muslumanin yapmasi gereken, tanrinin gonderdigi mektubun bizim bundan milyon yil once de yasasaydik rahatlikla kavrayabilecegimiz olgular ile olan uyumuna bakmaktir. Ve bunlar fizik kimya degildir. Bunlar sosyal kurallardir. Mesela kuranda escinsel iliskiye girmek yasaktir, eger kurandan haberimiz olmasaydi da sosyal yasam bu yasagi koyardi cunku, escinsellik yayginlasirsa insan irki yok olur. Bugun biliyoruz ki daha verimli doller verebilmek icin evrimlesme oluyor. Bunun anlami eger ureyemezseniz toplumunuz baska toplumlar tarafindan hem talan edilebilir hem de insan turu tarihten silinebilir.

Mesela (iliskiye gireceginizi etrafa beyan etmeden yani evlenmeden) iliski yasaktir. Eger dinler olmasaydi da yasak koyulurdu. Cunku hayvanlarda da goruyoruz ki herkes kendi habitatini cizmeye calisacak. Dogan cocuk nerede avlanacak, hangi topragi ekip bicecek bilinmesi gerekiyor. Aksi halde insan irki ac kalmamak icin birbirine saldirir kiyim yasardi. Ve milyon yillik bir kiyimda insan nesli yok olmus olurdu.

Bugun batida iliskiler nasil yasaniyor, ailelere soyleyip ayni evde yasiyorlar. Bunun adi teknik olarak evlilik oluyor. Evlilik dediginiz sey gidersiniz ailelere soylersiniz, onlarda hayirli olsun der ve artik evlisinizdir.

Ozetlersek: Dini kitaplarin iddiasi insan tabiatinda var olan sosyal ozelliklerin kaleme alinanlarla, yani indirilen kitaplarla ayni olmasidir. Ateizmin de deizmin de delili olmaz. Deliller yazili kurallarin uyumlarinda varsa vardir. Ateizmde yapmaniz gerekenlerin listesi yoktur. Bu sebepten neyin gozlemini yapacaksiniz ki? Ama bir dinde kontol edebileceginiz kurallar vardir ve onlari gozlemlerinizle, aklinizdan en dogruya ulasmaya calisirsiniz. Bu kurallari arastirirsiniz, insan sosyolojisiyle olan uygunluguna bakarsiniz ve dersiniz ki evet bu kaleme alinan kurallar bizi bilen biri tarafindan kaleme alinmistir.

Kitaptaki fizik, kimya, astronomi ne olacak derseniz onlarda her caga ayni anda hitap etmeyen kesfedildikce sizi hayrete dusuren icinizdeki merak duygusuna hitap eden, yaraticiya eski toplumlarda oldugu gibi secde etmenize neden olan guzel seyler. Tabi bunun once kurandan anlasilip sonra bilime uyarlanmasi gerekiyor. Bizde tersi :)