Taş, kağıt, makas oyununu bilirsiniz.
Bu oyuna yönelik hangisi daha güçlü sorusuna cevap verebilmek için birkaç soru daha sorma ihtiyacı duyarız.
Akıllı insan kafası karışınca soru sorar. Misal demokrasi iyi midir kötü müdür sorusuna yanıt verebilmek için önce demokrasinin ne olup ne olmadığını bilmek lazım. Buna yönelik bir soru yönelttiğimizde karşımıza demokrasinin tarihçesi çıkar. Bir soru daha yöneltirsek demokrasi türleri, bir soru daha yöneltirsek uygulama biçimleri ile karşılaşırız. Yani sorunun kapsamına göre sürekli yeni ve farklı cevaplara ulaşırız.
Buna göre Atina demokrasisi için iyi diyemeyiz. Çünkü orada halk tanımında bile uzlaşamayız. Düşünün ki Antik Yunanda nüfus 300 bin, bu nüfusun 275 bini kadın, çocuk ve köle, 25 bini özgür, soylu erkek. İşte Atina demokrasisinde her şeye hak sahibi olan bu 25 bin erkek. Buna da Atina demokrasisi denmiş.
Dışarıdan bakıldığında muazzam; Halkın kendi kendini doğrudan yönetmesi (bugün bile yok ve ya çok sınırlı). Fakat halk nedir sorusunu sorunca işler değişiyor.
Yaşadığımız gezegende su mu daha güçlüdür yoksa ateş mi?
Bu soruyu yanıtlarken de durum aynıdır. Ne zaman, hangi ölçekle ve neye göre. Misal hayatın kaynağına göre bir yanıt vereceksek su açık ara önde olur. Kısa süreli yok edici gücü temel kıstasımız olursa ateş öne geçer.
Hem burada ateşten kastımız ne; her gün tanık olduğumuz ateş mi, maddenin iç ısısı mı, dünyamızın iç dinamiklerini belirleyen ısı mı, (volkanizma mı)?
Bunu su için de sorabiliriz. Hangi ve neredeki su? Tatlı su mu, döngüsel olan mı, hacimsel olarak mı, yaşamsal olarak mı vb. gibi…
Fakat anladığım kadarı ile bu soruda öncelenen şey, insan oluşumuz ve kendimizi merkeze koyuşumuz nedeni ile yaşamsallığa katkı veya aksi üzerinden olsa gerek…
Şayet bu doğru ise, cevap tartışmasız sudur. Çünkü su; yaşama kaynaklık eden, cansızlıktan canlılığa geçişi mümkün kılan çorbanın ta kendisidir. Halen de yaşamın temel kaynağıdır. Tek başına mı? Elbette değil…