Ateistler de insan “sayılır”. (gülücük)
Doğal olarak onlar da arada bir genetik kodlarını (hayatta kal-üre) dinler. Ölümden korkar, sonsuza kadar yaşayabilmenin arayışına girer. Sever, sevilir, aşık olur, özler, kızar, öfkelenir, mutlu olur, hüzünlenir, kavga eder, barışır, doğru yapar, yanlış yapar, Terk eder, terk edilir, acıkır, uykusu gelir, hastalanır, yorulur, kimi zaman yaşamaktan bıkar, kimi zaman yaşama dört elle sarılır ve fakat ayrılığın (ölümün) acısından herkes kadar etkilenir. Çünkü ateist de olsa onlar da insan “sayılır”. (gülücük)
Ancak farklı olarak; bir vaat üzerinden yaşamını kurgulamaz. Bu yaşamı kendisine doğa tarafından sunulmuş bir hediye olarak görür, “kabulümdür” der ve yaşama dört elle sarılır.
Bununla yetinmez. Yaşamın anlamını, aklın ve bilimin çizdiği çerçevede anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır. Doğanın işleyişini bilir. Bu işleyişe saygı duyar. Kendini doğanın üstünde ve her şeye hakim, her şeye hakkı var olarak görmez. Kendini doğanın bir parçası ve tüm varlıkların eşiti görür. Kendisi dışındaki varlıklara ve yaşama içten bir hürmet duyar. Korur, kollar.
Ve fakat vakti erişip günü gelince de, ayrılığın hüznü onunda yüreğine çöker. Gitmeyi istemez fakat gitmenin kaçınılmazlığını bilir ve muhtemelen bir tebessümle gider. Bilir ki; geldiği öze dönmektedir, nihai olarak yıldız tozuna…
Korkar, ölümden de her şeyden de herkes gibi korkar. Fakat korkuya teslim olmaz. Doğanın, gözünün içine içine soktuğu şeyi, türlü nedenlerle reddedip uhrevi bir alemin, 200 metrekarelik “tapusunun” hesabını yapmaz.
Fakat o alemin ortaklaşmış, iyiden, güzelden ve doğrudan yana öğretilerini, sırf o alem de telkin ediyor diye de bu değerlere sırtını dönmez. Bu değerler ortak değerlerimizdir der ve dört elle sarılır. Hatta kimileri iyilikleri, doğrulukları ve güzellikleri nedeni ile kendilerine “sizin için çok üzülüyoruz, sizin gibi insanların yeri o uhrevi sonsuz güzellik olmalı ve fakat ah bir inansanız” der.
Cevapları çok sarihtir. “Bizim için sakın ola ki kaygılanmayasın. Bu değerler temel hedef ve her şey buraya ulaşmak amaçlı ise ve bunların üzerinden verilmiş sözlere sadık kalınacak ise, 200 metrekaremiz garantide. Yok değil ise, korkarız ki mekan biraz şüpheli…”
Velhasılı öyle. Atesitleri farklı kılan insan olmayışları değil, kendilerini, insanlığı ve bunları borçlu oldukları doğayı, doğanın dili ile anlama çabaları. Akıl ile, bilim ile… Ve emin olun ki geriye kalan her halleri ile onlar da insan “sayılır”.(gülücük)
673 görüntülenme