Sorunuza daha genel bir cevap vermek gerekirse;
Eğer canlılıkta nöron yapısı evrende kaçınılmaz ortaya çıkardı dersek evrim her ihtimalde bilinci (bedenler farklı olsa da veya değişse de) (evren belli şartlara sahip bölgelerinde) ortaya çıkarırdı demektir. Çünkü evren kendisiyle etkileşme biçimi olarak anlaşılan o ki belli bir yapıyı 'seçmek' durumunda. Yani zihinsel yapıların deneyimsel olarak evrenle etkileşimi temel çerçeve olarak belli bir yapıda olmak durumda olarak görünüyor. Çünkü Evrenin anlamlı ve tutarlı olması da buna bağlı. Zira gerçeklik belli bir formda oluşuyor zihinler için. Herşey herşeyle etkileşime girmek yerine bazı şeyler bazı şeylerle etkileşime giriyor. Bu da zihinsel deneyimlerin belli bir yapıda olduğuna işaret. Tabi burada bilinçli deneyimin 'tutarlılığı' sorgulayabilme kapasitesine sahip olması yönüyle bilinçli deneyimin durumu çok daha önemli ve belirleyici hale gelir. Çünkü evren adeta tutarlılığını korumak zorunda bilinçli varlıklar için. Aksi halde bilinçli (zeka sahibi) varlıklar için tutarlılık oluşamazsa evren anlaşılabilir olmaktan çıkacaktır. Einstein bu nedenle "en anlaşılmaz şey evrenin anlaşılabilir olmasıdır" diyerek bu gerçeği fark etmiş ve vurgulamıştır ki bu durum evrenin bilinçli gözlemciler için var olması demektir. Yani antropik ilke de bu şekilde doğrulanmaktadır. Tabi daha bir çok detayı var. Evren bilinçli gözlemcilere tutarlı bir tablo sunmak üzere gerçekliği onların bilinçlerine göre anlaşılabilir şekilde oluşturmaktadır. Sonuçta bilinçler de evrenin ortaya çıkardığı yapılardır. Bilinçler evrene göre evren de bilinçlere göre oluşmaktadır. Bu ikisinin hiç bir farkı yoktur. Her ikisi de aynı oranda doğru ve geçerlidir. Dolayısıyla konuya bu noktadan bakarsanız bilincin evrenin merkezinde olması gerektiğini ve olduğunu anlarsınız. Evrimin yönü her ihtimalde bilinç gelişimini destekler. Çünkü evren bilinçli gözlemciler için oluşmuştur dersek bu kaçınılmaz olarak bilinçin ortaya çıkacağı anlamına da gelecektir.