İnsan türünün gelişimine baktığımızda, çoğaldıkça yeni coğrafyalara yayıldığını, farklı bölgelere adapte olduğunu görüyoruz. Popülasyonların farklı konumlarda, birbirinden izole yaşam tarzı, her alana özel bir sosyokültürel sonuç demek oluyor. Yani başlangıçta kaç tane olduğundan bile bağımsız olarak, her farklı coğrafya popülasyonu, kendi yaşam tarzını, kültürünü ve dil ini oluşturmak durumundaydı. Bunu, günümüzdeki şive, ağız gibi aynı dilin farklı kullanımlarında bile görebiliyoruz. Bugün izole olmayan farklı alanlarda bile aynı dil, farklı şekilde kullanılıyor. Aynı kültür, farklı yaşanıyor. İzole, birbirinden bağımsız ilk popülasyonları düşündüğümüzde, atalarından aldıkları dilin değişimi (ya da konuşma ihtiyacından sıfırdan oluşan dil de olabilir) kaçınılmaz olmaktadır. Kopuk yaşam şekillerinde değişim ve farklılaşma çok daha fazla olacaktır. Aslında dil çeşitliliği, türün buna olan ihtiyacından değil, (çünkü sosyokültürel olarak bunun bir artısı yok) bir gereklilik - insan doğasının sonucu olarak oluşmuş gibi görünmekte.