Küresel atmosferik hava sıcaklığı ortalaması artınca, atmosferde 2 basit şey oluyor: Atmosferin nem tutma kapasitesi artıyor ve atmosferik enerji miktarları artıyor. Sıcak hava hem daha fazla nem (su) tutabilir, hem de daha yüksek enerjiye sahiptir. Yerel bir alanda bu olsa, çok büyük sıkıntı olmazdı belki. Ancak Dünya'nın atmosferinin tamamı böyle ısınınca, korkunç bir şey oluyor: Atmosferde biriken su artıyor ve bu su, çok daha şiddetli bir şekilde yağıyor. Ülkemizde bu, aşırı şiddetli yağışlar olarak gözleniyor. Tropik iklimlerde ise her geçen yıl daha da güçlenen ve daha sık gerçekleşen kasırgalar görüyoruz.
Isınmaya bağlı olarak atmosferik enerjinin artmasının bir diğer sorunu, belirsiz hava olayları oluyor. Durup dururken değişen hava sıcaklıkları, sıcakların aşırı sıcak geçmesi, soğukların aşırı soğuk geçmesi, mevsimlerin birbirine karışıyor gibi gözükmesi hep bundan kaynaklanıyor.
Küresel olarak ısınan gezegenin bir diğer sıkıntısı, karasal buzulların erimesi. Antarktika ve Grönland gibi yerler buz kütlesinden ibaret değildir. Bu devasa kara parçalarının üzerinde aşırı miktarda buz bulunur. Ancak ortalama sıcaklıklar artınca, bu buzlar da giderek artan bir şekilde eriyor. Bu buzlardan gelen sular, okyanuslara karışıyor ve okyanuslar ile denizlerin seviyesini arttırıyor. Bu da, kıyı şeritlerinin giderek suya gömülmesine neden oluyor. Örneğin eğer ki Dünya'daki tüm buzullar eriyecek olursa (ki böylesine yıkıcı bir erime şu etapta, yakın vadede pek olası bir senaryo olarak gözükmüyor), İstanbul şöyle gözükürdü:
Tabii ki atmosferdeki sera gazlarının, özellikle de karbondioksit gibi asidik etkiye sahip bir gazın birikmesinin çok kritik başka bir etkisi daha var: Okyanuslar. Sorun, sadece su seviyesinin artması değil. Okyanuslar, bu artan karbondioksit gazını tutan bir etkiye sahip. Ancak okyanuslardaki CO2 oranları artınca, asidite oranları da artıyor. Yani sular, asitleniyor. Buna bağlı olarak mercan kayalıkları ölüyor. Mercan kayalıkları, besin zincirinin en altındaki binlerce türe ev sahipliği yapan biyolojik alanlar. Bu canlılar yaşam alanı bulamayınca ölmeye başlıyorlar. Onlarla birlikte, onları avlayan avcılar da ölüyor. Böylece besin zincirinin alt üst olması riskiyle karşılaşıyoruz. Bu işin şakası yok. Sırf bu bile, insanın yakın gelecekte yok olmasıyla sonuçlanabilecek kadar katastrofik ve öngörülemez bir olay. Doğanın milyarlarca yılda evrim yoluyla kurulmuş dengelerini bu kadar kolay görmezden gelemeyiz.
Son etki ise, ekstrem hava olayları. Sıcaklar daha sıcak, soğuklar daha soğuk oluyor. Bundan sadece 20-30 sene önce yazın 35-40 derece olan hava sıcaklıkları "flaş haber" olarak verilirdi. Şimdi bunlar normal sıcaklıklar oldu, 40-45'ler bu şekilde veriliyor. Böyle giderse, 40-45 derecelere de alışacağız. Bu normal değil. Çünkü değişim o kadar hızlı yaşanıyor ki, türlerin, hele ki insan gibi artık yavaş evrimleşen bir türün buna adapte olması imkansız. Bu, tüm türümüzü tehdit ediyor. Bizimle birlikte, binlerce diğer türü de...