Dinlerin kökeni ve oluşumuna bakarak gidişatı hakkında ön görülerde bulunabiliriz.
Dinler insanın bilişsel gelişim sürecinde zihinsel canlılık (anizm) özelliğinden kaynaklı ortaya çıkmış bir mekanizmadır.
Bu mekanizmadan kısaca bahsetmek gerekirse; 6-11(6-8 yaşta daha belirgin) yaş çocuklar çevrelerindeki birçok varlığa canlılara özgü nitelikler yükler. 6-7 yaşında bir çocuğa
- güneş canlı mıdır?
Bizi görebilir mi? Neden?
- şu koltuk canlı mıdır?
Üzerine otursam hisseder mi? Neden?
Vb. Soruları yönettiği de göreceksin.
Bu mekanizma 10-11 yaşına doğru "hayvalar ve bitkiler canlıdır" halini alır. Günümüzde insanlık bu bilgiye sahiptir lakin binlerce yıl önce bu bilgiye sahip olmayan insanlık çevrelerindeki doğada ki cansız varlıkları ulu kudretli bir canlı olarak görmüştür. Bu şekilde çok tanrılı dinler oluşmuştur. Çok tanrılı desekte aslında ilk zamanlarda tanrıdan ziyade güçlü canlılar olarak anlamlandırmışlardır. Zaman içerisinde insanlık geliştikçe bu kudretli varlıkları kullanarak doğayı anlamlandırırken onlara yeni nitelikler verme ihtiyacı oluşmuştur. Felsefe ve düşüncenin geliştiği toplumlarda tek tanrı inancı oluşmuştur bu sayede. Şimdi günümüze gelecek olursak insanlık bana kalırsa 8 yaşındaki bir çocuk gibi. Zihinsel canlılığın 2. Düzeyine geçiş aşamasında. Bilgiye ulaşmanın kolay olduğu bu çağda 50-100 yıla tek tanrılı dinler yok olma seviyesine gelecek. İnsanlık ateizm, deizm, agnostizm vb. Düşünce sistemlerine yönelecek. Bu insanlık için iyi mi olur sorusuna gelince , dinler doğayı anlamlandırma ihtiyacından ortaya çıkmıştı. Eğer dinlerin yerini bilimsel düşünce alır ve insanlar kurtarıcı arama ihtiyacına son verir, kendi benliğini geliştirme ihtiyacı duyarsa belki iyi olur. Ama başta söylediğim gibi dinlerin ortadan kalkması kaçınılmazdır.
Kaynaklar
- Jean Piaget. (2021). Çocuğun Gözüyle Dünya. Yayınevi: Kitap yurdu. sf: 59-60.