Merhaba,
İlk insanların (erken hominidlerin) konuşması, mutlak bir iletişim ihtiyacından daha fazlasına karşılık gelmektedir. Konuşma, beyin yapıları gibi fiziksel mekanizmaları gerektirmektedir. İşitsel mesajları anlamak, ilişkilendirmek, ses aygıtının kaslarına uygun sesleri çıkartmak beynimizin dış kabuğu olan serebral kortekste yer alan üç özgül kısmı tarafından sağlanmaktadır.
Besin paylaşımı ve et yemeye geçiş sıralarında, erken insan beyni bizimkinin yarısından daha küçüktü ve serebral korteks daha da küçüktü; ancak insan olmayan primatlarınkine oranla daha büyüktü. Böylelikle korteksin dil üreten yapılarının o zamanlar tam gelişmiş olması muhtemel gözükmüyorsa da, yapılan fosil araştırmalarıyla fonetik aygıtın insana özgü yapısının bir çağrı sisteminden dile geçiş sürecine dört milyon yıl kadar önce başladığı düşünülmektedir (Bates, 2009: 65).
Dil aracılığıyla öğrenme ve dili yaratıcı biçimde kullanma yeteneğimiz ise gramere ilişkin sezgisel kavrayışımıza bağlıdır. Gramer kurallarını öğrenmek yerine insanlar yalnızca özgül cümle yığınlarını öğrenseydi, daha önce duymadıkları, ne anlama geldiğini bilmedikleri ve anlamadıkları önermeleri anlayamazlardı. Ancak insanlar gramer kurallarını uygulayarak ilk kez duydukları önermeleri anlayabilmekte ve sürekli daha önce kimsenin kurmadığı cümleleri kurabilmektedir (Bates, 2009: 67).
Kaynaklar
- Yazar Yok. 21. Yüzyılda Kültürel Antropoloji İnsanın Doğadaki Yeri. (28 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 28 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı