Ben Orhan Pamuk'u çok severek okurum. Yeni çıkan kitabı Veba Gecrleri'ni de ısmarladım, bekliyorum.
Orhan Pamuk post-modern edebiyatçıdır. Postmodernizm devinizmi, döngüselliği savunan bir kurama sahiptir.
Orhan Pamuk romanlarında bir sistematiğin olduğunu görüyorum. Bu sistematik genelde en yeni postmodernist kuramı tutup romana çeviriyor (mesela roman sondan başa yazılmış gibi hissettiriyor, bu da o postmodernist döngüselliği resmen somutlaştırmak gibi, kuramı edebiyata çeviriyor).
Mesela roman fragmanlardan oluşuyor ve ne zaman, ne de protogonist devamlılık göstermiyor bazen. Bazen Aristo bazen Türkan Şoray konuşuyor ve ikisinin de sözü aynı değerde romanda, tüm söylemler eşitleniyor. Tüm bunlar postmodernist kuramlar ve Orhan Pamuk bu kuramları bir güzel yediriyor romanına.
Bugün mesela Netflix postmodernist öğeleri çok içerir dizilerinde ve çoğunlukla tartışma konusudur, anlamlandırılamaz, vs.. işte Orhan Pamuk'un yaşadığı da aynı kader Netflikş'le.
O da Netflix gibi otoritelerin tepkisini çeker çünkü zaten Postmodernizm modern diskurları alaşğı etmektir. O ulvi klasizimi yerle bir etmek ister, parçalara ayırır (fragmantasyonlu roman)..
Nobel Ödülü'nü hakettiğini düşünüyorum. Zira modern / çağdaş edebiyatçıdır, Dünya çapında en iyisini yapanlardandır ve modern insanı da çok iyi tahlil eder. Mesela Masumiyet Müzesi'ndeki kadın karakter; hem çok modern kadındır, hem de nişanlısınyla artık evlenmelerine kesin gözüyle baktığı için evlilik öncesi cinsel ilişkiye girer ve bu vesileyle kendisini çok modern bir kadın olarak atfeder.
Yaşar Kemal'e niye verilmedi deniyor. Keşke verilseymiş ona da ama ikisinin çok ayrı edebiyat içerikleri olduğunu bilmek gerek.