Burada karşımıza 3 tane kavram çıkıyor:
Id Ego ve Süperego
Id dediğimiz olgu bizim en ilkel arzularımız, zevklerimiz dürtülerimizdir. O an istediğin bir araba, ev, gitar, kıyafet gibi. Yani kısaca Id hiçbir ahlaki, toplum kurallarını; yanlışı, doğruyu düşünmeden duyduğumuz arzulardır. Her insan bu Id ile doğar genlerimize işlemiştir. Çikolata isteyip alamayınca ağlayan bir çocuğu düşünün mesela. O çocuk, tamamiyle Id' in etkisindedir.
Ego ise Id'in istediği o arzularla gerçek dünyadaki dengeyi korumaktır. O güçlü arzuyu değiştirerek daha gerçekçi ve işe yarar bir şeye dönüştürür. Çikolata isteyen o çocuğu sürekli dizginlemeye çalışan bir anne gibidir ego.
Süperego da egoyu sürekli denetleyen bir mekanizmadır. Her şeyi yargılayan ve düzeni sağlamaya çalışan bir yargıçtır süperego. Çocuklukta anne ve babanın koyduğu kurallarla gelişir, ileride toplum ve ahlak kurallarıyla şekillenir. Egonun daha iyi çalışmasını daha iyi kararlar vermesini sağlar. Bazen hem id hem de egonun istediği bir şeyi süperego kabul etmez. O çocuk ve annesi hikayesine devam edersek, oradaki anneyi denetleyen bir babadır süperego.
Sorunun cevabına gelirsek şunu söyleyebilirim ki süperegonun ne karar geliştiğine bağlı. Şöyle bir örnek vereyim: Çok önemli bir sınavdasın ve bir soruyu yapamadın. Önündeki arkadaşın kesin yapmıştır bu soruyu. Öğretmenin de arkası dönük, yakalanman imkansız. Burada süperego ortaya çıkıyor. Ya süperegon gelişmemiştir ve önündeki arkadaşının kağıdına bakıp kopya çekersin ya da vicdanının sesini dinleyip başkalarının hakkını yemeyip kopya çekmezsin. Yani tamamiyle sana kalmış kendi vicdanına.
Dipnot: Kurallar, toplumu dizginlemek için koyulmuştur. Kurallar olmasaydı tam bir anarşi olurdu.
Kaynaklar
- S. Freud. (1923). The Ego And The Id.