Disleksi Nedir? Eskiden "Kelime Körlüğü" Olarak da Bilinen Disleksi Tedavi Edilebilir mi?
Disleksik Olan ve Dolayısıyla Okuma Güçlüğü Bulunan Biri; Sesleri, Harfleri, Sözcükleri Nasıl Algılar, Nasıl Okur?
Bu içerik tıp ve sağlık ile ilişkilidir. Sadece bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemelidir. Evrim Ağacı'ndaki hiçbir içerik; profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin, konulan bir teşhisin veya önerilen bir tedavinin yerini alacak biçimde kullanılmamalıdır.
- Türkçe Adı Disleksi
- İngilizce Adı Dyslexia
- OMIM 127700
- Diğer İsimleri Kelime Körlüğü
Disleksi, okuma sürecinde meydana gelen zorluklar ile karakterize edilen dil temelli bir bozukluktur. Bu bozukluk ilk defa 1917'de Hinschelwood tarafından "kelime körlüğü" (İng: "word blindness", Fr: "cecité verbale") olarak tanımlanmıştır. Günümüzde artık "kelime körlüğü" tabiri kullanılmamaktadır.
Disleksinin 20'den fazla disleksi çeşidi bulunmakta olup her birinin özellikleri ve okuma sürecine etkileri birbirinden farklıdır.[1] Disleksi gelişimsel olarak ortaya çıkabileceği gibi sonradan edinilmiş bir biçimde de kendini gösterebilir.
Disleksik bir çocukta fonolojik (sesbilgisel) farkındalık, kelime tanıma, okuma akıcılığı, okuduğunu anlama, işlemleme hızı, heceleme, yazma, hızlı isimlendirme, işleyen bellek, işitsel anlama, ifade edici dil gibi pek çok dilsel ve bilişsel yapı bu durumdan etkilenebilmektedir.[2] Her çocuğun gelişim seyri farklıdır. Bu nedenle, her çocuğun disleksi ile ilgili olarak yaşadığı zorluklar ve bu durumdan etkilenen dilsel ve bilişsel yapılar farklılık gösterir. Bu farklıları belirlemede ilk adım yanlış inanışlara kapılmak yerine ayrıntılı bir değerlendirme ve tanılama yapmak için konuyla ilgili uzmanlara başvurmaktır.
Belirti ve Bulgular
Disleksili çocukların genel olarak şu özelliklere sahip oldukları belirtilmektedir:
- Normal veya normale yakın zeka düzeyi; ancak analiz ve sentez yapamama,
- Çağrışım kuramama,
- Kendini rahat ifade edememe,
- Hareketlerde istikrarsızlık,
- Yön tayininde bozukluk,
- Görme algısında bozukluk,
- İşitme algısında bozukluk,
- Zaman ve mekanı yapılaştırma güçlükleri,
- Duygusal bozukluk
Bu özelliklerden birkaçı ya da tümü, disleksili çocukların okuma, yazma ve imla alanlarında hatalar yapmasına neden olur. Örneğin, disleksili çocuk okurken:
- Telaffuz hataları yapar,
- Yanlış okur,
- Kelime veya harf atlar ya da ekler,
- Noktalama hatası yapar,
- Doğru okuduğunu da anlamaz.
- Yazı yazarken de harfleri deforme eder, yazıları doğru kopyalayamaz, yazdıklarını satıra ve sayfaya doğru yerleştiremez ve imla hataları yapar.
Hastalıkla İlişkili Genler, Etken Faktörler ve Risk Faktörleri
Disleksinin nedeni konusunda kesin bir görüş birliği olmasa da, Delacato gibi uzmanlar disleksiyi serebral dominans teorisiyle açıklamaya çalışırlar. Serebral dominansın kesin olmaması veya nörolojik olgunluğun gecikmesi nedeniyle ortaya çıkan yönelme bozukluklarının disleksiye neden olduğunu ileri sürerler. Ancak bu açıklama kısmen doğru kabul edilse de, disleksinin kesin sebebi konusunda uzmanlar arasında tam bir fikir birliği yoktur. Örneğin, Hallgreen, disleksili çocukların %23'ünde konuşma bozukluğu olduğunu, Kagen ise %30'unun geç konuştuğunu belirtmiştir. Kocher ile Roudinesco, %50'sinde solaklık saptamış, Ajuriaquerra ile Granjon ise her iki elin kullanılmasının yaygınlığını vurgulamışlardır.
Disleksili çocukların incelendiği yüzlerce araştırmada, bozukluğun nedeni konusunda kesin bir açıklamanın bulunmaması dikkati çekmektedir. Ancak, okuma bozukluklarının tedavisi açısından bozukluğun nedeninin belirlenmesi büyük önem taşır. Disleksili çocukların yeniden eğitiminde gösterdikleri özelliklere göre tedavi programları hazırlanmaktadır.
Modern nörobilim çalışmaları normal gelişim gösteren bireylerde beynin sol tarafında yer alan temporo-parietal, occipitotemporal and inferior frontal kortekslerin okumadan sorumlu olduğunu vurgulamaktadır. Bu alanlar işitme, dokunma, görme ve dil ile ilgili uyaranların işlendiği beyin alanlarıdır. Nörogörüntüleme çalışmaları disleksik bireylerde bu alanların hem yapı hem de işlev bakımından farklılıklar gösterdiğini ortaya koymaktadır.[3]
Disleksinin potansiyel genetik nedenlerine ilişkin araştırmaların kökleri, disleksili kişilerin beyinlerinin otopsi sonrası incelenmesine dayanmaktadır. Bu tür beyinlerin dil merkezlerinde gözlemlenen anatomik farklılıklar arasında ektopi olarak bilinen mikroskobik kortikal malformasyonlar ve daha nadiren vasküler mikro-malformasyonlar ve mikrogirüs - girus için normalden daha küçük bir boyut bulunmaktadır. Diğer çalışmalar fetal beyin gelişiminin altıncı ayına kadar meydana geldiği varsayılan anormal kortikal gelişimin anormalliklere neden olmuş olabileceğini düşündürmektedir. Disleksili kişilerde anormal hücre oluşumları dil dışı serebral ve subkortikal beyin yapılarında da bildirilmiştir. Kromozom 6 üzerinde DCDC2 ve KIAA0319 ve kromozom 15 üzerinde DYX1C1 dahil olmak üzere çeşitli genler disleksi ile ilişkilendirilmiştir.
Gen-çevre etkileşiminin okuma engeline katkısı, bir kişinin çevresiyle ilişkili varyans oranını ve genleriyle ilişkili oranı tahmin eden ikiz çalışmaları kullanılarak yoğun bir şekilde incelenmiştir. Hem çevresel hem de genetik faktörlerin okuma gelişimine katkıda bulunduğu görülmektedir. Ebeveyn eğitimi ve öğretim kalitesi gibi çevresel faktörlerin etkisini inceleyen çalışmalar, genetiğin daha az uygun ortamlardan ziyade destekleyici ortamlarda daha büyük etkiye sahip olduğunu belirlemiştir. Bununla birlikte, daha uygun koşullar, çevresel risk faktörleri en aza indirildiği için bu genetik risk faktörlerinin sonuçtaki varyansın daha fazlasını açıklamasına izin verebilir.
Çevre, öğrenme ve hafızada büyük bir rol oynadığından, epigenetik değişikliklerin okuma becerisinde önemli bir rol oynaması muhtemeldir. İnsan çevresindeki gen ifadesi, histon modifikasyonları ve metilasyon ölçümleri epigenetik süreçleri incelemek için kullanılmaktadır; ancak bunların hepsinin insan beynine uygulanacak sonuçların ekstrapolasyonunda sınırlamaları vardır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Ayrıca bilinmektedir ki bir dilin imla karmaşıklığı, o dili okumayı öğrenmenin ne kadar zor olduğunu doğrudan etkiler: İngilizce ve Fransızca, Latin alfabesi yazı sistemi içinde nispeten "derin" fonemik imlalara sahiptir ve harf-ses uyumu, heceler ve morfemler gibi çeşitli düzeylerde yazım kalıpları kullanan karmaşık yapılara sahiptir. İspanyolca, İtalyanca ve Fince gibi diller öncelikle "sığ" ortografiler olarak adlandırılan harf-ses uyumunu kullanır; bu da disleksili kişiler için öğrenmeyi kolaylaştırır. Çince karakterler gibi logografik yazı sistemlerinde yoğun sembol kullanımı vardır ve bunlar da disleksili öğrenciler için sorun teşkil eder.
Disleksinin Kısa Tarihi
Disleksi, ilk defa 1917'de Hinschelwood tarafından "kelime körlüğü" (İng: "word blindness", Fr: "cecité verbale") olarak tanımlanmıştır. Hinschelwood, bu spesifik okuma güçlüğünün, korteksin (özellikle parietal veya oksipital lob) işlevlerinde meydana gelen bir arızadan kaynaklandığını öne sürmüştür. 1974'te Milles, disleksiyi "Yeteneksizlikler Kümesi" olarak nitelendirmiştir.
1937'de Orton, disleksiyi "Strehosymbolia" (veya "sembollerin çarpıtılması") olarak adlandırmış ve beyin yapısındaki bir arızadan değil, beynin işleyişindeki doğuştan gelen bir anomaliden kaynaklandığını belirtmiştir. Orton, bu anomalinin disleksili çocukların okurken "inversiyon" (örneğin "kar" kelimesini "rak" olarak tersine çevirme) hatalarına, bazı harfleri ters yazmalarına ve benzer harfleri karıştırmalarına neden olduğunu vurgulamıştır.
A. Rey, disleksiyi görme, işitme ve sözlü ifade koordinasyonunu düzenleyen beyin yapılarındaki anomaliler ve duyu bozuklukları sonucu ortaya çıkan bir bozukluk olarak ele almıştır.
Fransız ekolüne göre disleksi, konuşma ve yazı dilinin temelindeki sembolik faaliyetlerin olgunlaşmaması, algı ve hareket bozuklukları, zaman ve mekanı yapılaştırma yetersizliği gibi sebeplerden doğan bir bozukluktur.
Her ne kadar tarih boyunca disleksiye farklı şekillerde yaklaşılmış olsa da, günümüzde bu eski yaklaşımların önemli bir kısmının yanlış olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bir sonraki kısımda, disleksi hakkında doğru bilinen yanlışlara göz atacağız.
Disleksi Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar!
Geçmişte disleksi ve disleksik çocuklar hakkında bilimsel temelden uzak mitler ortaya atılmıştır:
- Disleksi harfleri ters görmek demektir.
- Sadece görme probleminden kaynaklı bir bozukluktur, dille ilgisi yoktur.
- Disleksi görülen çocuklar aslında üstün yeteneklidir
- İlkokulun ilerleyen yıllarına kadar disleksiyi tanılamak imkânsızdır
Bunların hiçbiri doğru değildir! Neyse ki son yıllarda farklı dillerde titizlikle yürütülen bilimsel çalışmalar bu mitlerin ötesinde, disleksinin doğasını anlamamıza yardımcı olmuştur.
Teşhis Yöntemleri
Disleksinin tanılanması sürecinde formal değerlendirme araçları (örneğin testler, tarama envanterleri vs.) kullanıldığı kadar informal değerlendirme araçları (aile görüşmesi, öğretmen gözlem listeleri, video kaydı vs.) da kullanılmaktadır. Testlerde amaç, çocuğun fonolojik (sesbilgisel) farkındalık becerilerini, kelime hazinesini, harfleri/sözcükleri tanıma ve ayırt etme kapasitelerini, sözcükleri çözümleme becerilerini ve bununla ilgili bellek süreçlerini ayrıntılı olarak ortaya koymaktır. Gözlem ve kayıtlar ise disleksinin çocuğun gündelik yaşamını ne düzeyde etkilediği hakkında fikir edinmek açısından önemli veriler sağlar.
Aileler ve öğretmenler genelde çocuk ilkokula başladığında disleksi şüphesi ile tanı ve değerlendirme için uzmanlara başvururlar. Ancak, yapılan araştırmalar okuma öncesi dil becerilerinde meydana gelen zorlukların erken dönemde disleksiye ilişkin ilk sinyalleri verdiğini ortaya koymuştur. Özellikle de bir dilde yer alan sesleri tanıma, ayırt etme ve manipüle etmeyi içeren okul öncesi dönem fonolojik(sesbilgisel) farkındalık becerilerinin ileriki yıllardaki okuma becerisinin gelişiminde belirleyici olduğu bilinmektedir.[4] Bu nedenle erken tanı ve müdahale disleksik çocukların desteklenmesi için hayati önem taşır. Yaygın inanışın aksine çocuk ilkokulun ileri sınıflarına geçene kadar beklenmemeli, okul öncesi dönemde disleksi şüphesi gösteren çocuklar uzmanlara yönlendirilmelidir.
Tedaviler veya İdare Yöntemleri
Özellikle erken dönemde tanılanan çocuklarla dil ve konuşma bozuklukları uzmanları etkili çalışmalar yürütürler.[5] Bunun dışında özel eğitim uzmanları da disleksik bireylere destek sağlamaktadır. Okul çağında çocuğun öğretmenleri de sürece dahil edilir. Disleksik bir bireye destek sağlayan tüm meslek gruplarının ve ailenin birbirleriyle koordineli bir biçimde çalışmaları sorunun çözümünde belirleyici olacaktır. O nedenle ekip çalışmasının terapideki başarının anahtarı olduğunu söyleyebiliriz. disleksik bireylerde bu anatomik alanlarda hem yapısal hem de işlevsel farklılıklar görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Okuma bozukluklarının giderilmesi veya azaltılması konusunda yapılan çalışmalarda her çocuk ayrı olarak ele alınmakta, okumasını engelleyen faktör veya faktörler araştırılmakta ve her çocuk için ayrı bir tedavi programı ve yöntemi hazırlanmaktadır. Okuma çok karmaşık bir süreç, insan da çok karmaşık bir organizma olduğundan, okuma bozukluğu yaratan faktörler de çok çeşitlidir. Bu nedenle her okuma bozukluğu ayrı bir vaka olarak ele alınmalıdır.
Disleksinin tedavisi ve eğitimi, bireysel olarak tasarlanmış programlar üzerinden yürütülmelidir. Örneğin, disleksi yaşayan bireylerin okuma becerilerini geliştirmek için "çoklu duyusal" yaklaşım kullanılabilir. Bu yaklaşımda, görsel, işitsel ve dokunsal duyular bir arada çalıştırılarak öğrenme süreci desteklenir. Ek olarak, teknolojik gelişmeler sayesinde disleksili çocukların okuma ve yazma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olan bilgisayar tabanlı programlar da kullanılmaktadır.
- Dış Sitelerde Paylaş
Disleksik bir çocuğa yardımcı olmak için, okul ve aile ortamında sabırla yaklaşarak işe başlayabiliriz. Okulda etkinlikleri/sınavları tamamlaması için fazladan süre vererek sınav kaygısını azaltmasına yardımcı olabiliriz. Okumada yaptığı hataları başarısızlık olarak görmeyip onu cesaretlendirmeliyiz. Çocuğu diğer arkadaşlarıyla kıyaslamaktan kaçınmak belki de ona verebileceğimiz en anlamlı destek olabilir. Okulda akranları içinde onu utandıracak bir biçimde okuma performanslarını eleştirmekten kaçınmalı, onu olduğu gibi kabul ettiğimizi hissettirmeliyiz. Bu küçük düzenlemelerle disleksik bir çocuğun okumaya ilişkin motivasyonunu yükseltmeye yardımcı olabiliriz.
Müddet Tahminleri (Prognoz)
Disleksik çocuklar erken yaşlardan itibaren kelime analizi ve heceleme için özel eğitime ihtiyaç duyarlar. Genel olarak konuşmak gerekirse, çocuklukta tanımlanan ve arkadaşlarından ve ailesinden destek alan bireyler için prognoz olumludur. New York eğitim sistemi (NYED), bireyin okuma yeteneğini geliştirmek için "günlük kesintisiz 90 dakikalık bir okuma eğitimi bloğu" ve "fonemik farkındalık, fonik, kelime hazinesi geliştirme, akıcı okuma eğitimi" önermektedir.
Görülme Sıklığı ve Dağılımı (Epidemiyoloji)
Disleksi, okul çağında çocukların okuma ve yazmaya başladığı sırada ortaya çıkan bir bozukluk değildir; çocuk okuma öğrenene kadar gizli kalabilir. Genellikle disleksili çocuğun okul öncesi dönemde de dil gelişimi, hareket yeteneği ve mekanda yönelme açısından sorunları vardır. Ancak bu sorunlar bazen dikkat çekmeyebilir.
Araştırmalar, disleksinin erkeklerde kızlara göre üç kat daha sık görüldüğünü, disleksili çocukların %70'inin aile bireylerinden bir veya birkaçında da konuşma ya da okuma bozukluğu olduğunu göstermiştir.
Etimoloji
Disleksi sözcüğünün kökenleri 19. yüzyılın sonlarına dayanmaktadır. Almancada "dys-" öneki "zor" anlamına gelmektedir. Yunancadaysa "lexis", "konuşma" demektir. İlginç bir şekilde "lexis" sözcüğü de yine Yunancadaki "legein", yani "konuşmak" sözcüğüyle Latincedeki "legere", yani "okumak" sözcüklerinin karıştırılmasıyla elde edilmiştir. Dolayısıyla disleksi, "zor konuşan ve okuyan" gibi bir anlama gelmektedir.
Vaka İncelemesi: Howard Engel
Kanadalı romancı Howard Engel'in yaşadığı sıra dışı vaka, disleksiyle ilgili ilginç bir örnek sunar. 31 Temmuz 2001 sabahı, her zamanki gibi kahvaltısını yaptıktan sonra kapısının önündeki Toronto Globe and Mail gazetesini aldı. Ancak birinci sayfasına baktığında, gazetenin normalde İngilizce olan yazıları, sanki farklı bir alfabe ile yazılmış gibi görünüyordu.
Kütüphanesinden İngilizce olduğuna emin olduğu bir kitabı aldığında, o da tuhaf bir alfabe ile yazılmış gibiydi. Hiçbir şey anlam ifade etmiyordu. Engel, okuma yeteneğini kaybetmişti.
Nörolog Stanislas Dehaene'nin "kelime körlüğü" olarak tanımladığı bu duruma Engel'in beyin felci geçirmesi neden olmuştu. Engel, yazabiliyordu ancak yazdığını okuyamıyordu. Fransız nörolog Oliver Sacks'ın A Man of Letters makalesinde anlattığı gibi, Engel motor hafızasını kullanarak yazdıklarını parmağıyla takip ederek hatırlayabiliyordu. Ancak kendi yazdığını bile okuyamıyordu.
Engel'in sıradışı rahatsızlığını New Yorker dergisinde A Man of Letters başlıklı makalesiyle paylaşan Oliver Sacks, Engel'in yaşadığı durumu "agrafili disleksi" olarak nitelendirir. Engel, yazabiliyor ancak yazdıklarını okuyamıyordu.
Sonraki rehabilitasyon döneminde, parmağıyla metinleri takip ederek hangi kelimenin yazıldığını hatırlayabiliyordu. Bu fenomen, "motor hafıza" olarak adlandırılır. Örneğin, bir kelimeyi defalarca yazdıktan sonra parmak hareketiyle boşlukta yazıldığında, beyin o kelimeyi tanır. Engel'in hikayesi, algılarken değişmez kurallara bağlı olmadığımızın net bir örneğidir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 3
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ S. Güven, et al. (2019). Developmental Letter Position Dyslexia In Turkish. Frontiers in Psychology, sf: 2401. doi: 10.3389/fpsyg.2019.02401. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Viscomo. The Speech-Language Pathologist’s Role In Diagnosing Dyslexia.. (4 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 1 Ocak 2018. Alındığı Yer: ASHA | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. M. D’Mello, et al. (2018). Cognitive Neuroscience Of Dyslexia.. Language, Speech, and Hearing Services in Schools, sf: 798–809. doi: 10.1044/2018_LSHSS-DYSLC-18-0020. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. A. N. K. Campen, et al. (2018). How Phonological Awareness Mediates The Relation Between Working Memory And Word Reading Efficiency In Children With Dyslexia. Dyslexia, sf: 156-169. doi: 10.1002/dys.1583. | Arşiv Bağlantısı
- ^ ASHA. Roles And Responsibilities Of Speech-Language Pathologists With Respect To Reading And Writing In Children And Adolescents. (4 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 1 Ocak 2001. Alındığı Yer: ASHA | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 18:09:27 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/669
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.