Uykusuzluk günümüz dünyasında birçok insanın karşılaştığı yaygın bir problem olup, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı olumsuz etkileyebilir. Kaliteli uyku, genel sağlık ve yaşam kalitesi için kritik öneme sahiptir.
Uyku Düzeninin Önemi
Uykusuzluk günümüz dünyasında birçok insanın karşılaştığı yaygın bir problem olup, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı olumsuz etkileyebilir. Kaliteli uyku, genel sağlık ve yaşam kalitesi için kritik öneme sahiptir.
Uyku Düzeninin Önemi
Ev halkı, hayatının en derin uykusundaydı. Üstüne periler toz serpmiş gibiydi; gözlerini açamayan, oturdukları yerde uyuya kalan ev ahalisi ve küçük bir kız vardı. Hayatının en travmatik olaylarından birini yaşayacağından habersiz, saatler sonra dünyası başına yıkılacak bir çocuk…
Her gece yapılan rutinler yeniden yapıldı. Dişler fırçalandı, pijamalar giyildi, “iyi geceler” dilendi. “İyi geceler” mi? Gözlerini açamayan anne ve baba odalarına çekilmişken, saat dörtlerden nefret edecek olan çocuk kapısını kapattı ve uyudu.
Neydi aşk? İki beden arasındaki sevgi mi? Emek miydi aşk? Aşk iki ruh arasındaki çekimdir. Sen her ne kadar istemesen de seni içene çekecek olan çekimdir.
Aşık olduğun insan ruh eşin midir senin? Bence öyledir. Ruh eşindir. Tarık Buğra’ya göre de “O, senin daha doğduğun anda belirlenmiş olan artistik ruhunun eşi. Şimdi size acımaya yeltenen küstahları, hayatınızın onlarınkinden bir misli daha renkli olduğuna nasıl inandırmalı! Işık alelade camlarda işte böyle bembeyaz geçer. Ama bir prizmayla sırrını verir, yedi renge ayrılır.” İnsan yaşayışı da böyledir önemli olan senin artistik ruhunun prizmasını bulmaktır. O prizmayı bulduğun anda hayatın merkezi olan aşka düşersin.
Aftersun; Charlotte Wells tarafından yazılan ve yönetilen, Paul Mescal, Frankie Corio ve Celia Rowlson-Hall'ın oynadığı 2022 yapımı bir drama filmi.
Anne ve babasının ayrılığının üzerine yüklediği üzüntüyü her şeye rağmen büyük bir olgunlukla karşılayan, ailesinin bir arada kalmasını isteyen ve koca yüreğiyle herkesi affetmeye çalışan Sophie; Hayatında kendini "baba" sıfatıyla yan yana bile koyamayan, hayatının savruluşunda duvarlara çarpan, filimde sürekli tekrarlanan geçim sıkıntıları içinde boğulan ve yer yer kızdığım bir babanın "-mış gibi" yapma hikayesi benim gözümde. Filmde beni rahatsız eden hissin tasviri bu sanırım. Babası mutluymuş, Sophie kırılmamış gibi yapıyor.
KORKU... İlk duyumu bile insanda belirli başlı şeylerin uyanmasına sebeb olur , sessiz gelir bazen bir düşünceyle , bazende kalbimize bir inme hissi olarak gelir Çoğu zaman ondan kaçmak isteriz. Ama korku, düşündüğümüzden çok daha tanıdıktır; bizi koruyan, yönlendiren hatta zaman zaman geliştiren bir güçtür. Hayatımızın her alanında taşırız bu hissi bir işe girerken ya olmazsa bir sınava girerken ya yüksek not almazsam veya partnerimizin bizden ayrılacağını düşünerekte taşırız bu duyguyu , ama önemli olan bu duygu da bir denge yakalamak ve hayatımızı idame ettirmek denge her zaman önemlidir hayatımızın her alanında , pil i düşünebiliriz hayatın bize bir artısı bir mutluluğu ve bir de eskisi yani negatif yönü vardır pozitif yanımız ne kadar güçlü olursa negatif yönlerimiz bir o kadar kırar . Korkuyla başa çıkmanın ilk adımı, onu tanımaktır. Kendimize şu soruyu sorabiliriz: "Ben aslında neyden korkuyorum? Bu korkunun kökeni ne?" Bu tür sorular, içsel farkındalık geliştirerek korkunun üzerimizdeki etkisini azaltabilir. Korku kötü bir şey değildir. O, bizi biz yapan duygulardan biridir. Önemli olan, onun sesine kulak vermek ama hayatımızın direksiyonunu ona teslim etmemektir. Unutma, cesaret korkusuzluk değildir. Cesaret, korkuya rağmen adım atabilmektir. Ayrıca korku , Yalnızca bireysel bir tepki değil, aynı zamanda toplumsal yaşamı da şekillendiren güçlü bir duygudur.Psikolojik Perspektif olarak Sigmund Freud, korkuyu bastırılmış duyguların, bilinçaltında yatan arzuların ve travmaların bir yansıması olarak görür. Ona göre korku, çoğu zaman farkında olmadığımız içsel çatışmaların sonucudur. Örneğin, çocuklukta yaşanmış bir terk edilme deneyimi, ileriki yaşlarda bağlanma korkusuna dönüşebilir. Freud’un kuramı bize şunu gösterir: korku sadece dışsal tehlikelere verilen bir tepki değil, aynı zamanda zihnimizin derinliklerinde oluşan bir savunma biçimidir. Derste öğrendiğim deneyim ve bilgilere göre Sosyolojik olarak Foucaultun Korkunun İktidarında görebiliriz. Michel Foucault korkuyu bir iktidar aracı olarak ele alır. Ona göre modern toplumlar, insanları disipline etmek için korku üretir. Hapishaneler, gözetim sistemleri, eğitim ve sağlık kurumları birey üzerinde denetim kurmanın yollarıdır. Toplum bireyleri cezayla tehdit ederek, “normal” davranış kalıplarına uymaya zorlar. Yani korku, sadece kişisel bir duygu değil, aynı zamanda sosyo-politik bir kontrol biçimidir . Bugün ise korkunun en yaygın üretim alanlarından biri medyadır. Sürekli kriz, savaş, felaket haberleriyle beslenen kitleler, geleceğe güvensizlik duymaya başlar. Sosyolog Zygmunt Bauman’a göre modern insan “akışkan korkular” çağında yaşar; somut düşmanlar yerine, belirsiz tehditlere karşı endişe duyar: ekonomik çöküş, yalnızlık, salgın hastalıklar gibi… Peki Ne Yapmalı? Korkudan kaçmak mümkün değil, ama onunla kurduğumuz ilişkiyi dönüştürebiliriz. Psikolojik olarak, korkularımızın kaynağını anlamak; sosyolojik olarak ise bu duygunun bize nasıl dayatıldığını fark etmek önemlidir. Korku bazen bir uyarı, bazen bir zincir, bazen de bir öğretmendir. Önemli olan, korkularımızın esiri değil, onları anlayan ve dönüştüren bireyler olabilmektir.
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.