Kendimizi çok mu kasıyoruz ne?
Zeka, canlılık, farklı yaşam formları başta olmak üzere çoğu şeye yönelik hep “ya tanımlamamız sınırlı ve bu sınırlama doğru değil ise” kaygısı muhtemeldir ki türümüze özgü bir kaygı. Belki de aşmalıyız.
Bugün fasülye veya salatalık olduğundan kuşku duymadığımız sebzelere bile; yer, kuru, ayşe, barbun , sırık, çengelköy, bodur ve nice isim vermekte hiçbir sakınca görmüyor, sadece fasülye veya salatalık isminde ısrarcı olmuyor isek; zekaya, bizim ki gibi olabilme ihtimali karşısında neden yeni ve farklı olana (keşfettiğimizde ve ya ön gördüğümüzde) yeni bir isim vereceğimize illa ki zekaya yönelik mevcut tanımlamamızda kusuru ararız anlamış değilim (bu kusur bende de var) .
Bizdeki zekadan nüveler taşıyan, ondan daha geri veya daha aşkın bir şeyi bulduğumuzda ve ya öngördüğümüzde, ona pekala başka bir isim de verebiliriz. Bu, aşkın kafa da olabilir, farklı olan ve bizdeki zeka emarelerine benzer özellikler taşıyan varlığın kendi öz adlandırması da olabilir, tekeli bizde değil.
Bilim kurgu dünyası bu konuda bilimden daha özgür ve daha esnek mi ne… Sevgiyle…