Birbirimize ikna edici yalanlar söylemek, iş birlikçi doğamızın doğrudan bir sonucu olarak evrimleşmiş olabilir. Türümüzün de içinde yer aldığı pek çok tür, iş birliği geliştirme noktasında olağanüstü kapasiteler evrimleştirmiştir. Bir grup sırtlanın, bir aslanın elindeki yiyeceği ondan çalabilmek için yaptığı akıllı iş birliklerinden tutun da, karıncaların bir yaprak parçasını yuvalarına taşımalarına kadar; çok çeşitli türlerde, hatta organizma düzeyinden de öte hücresel düzeyde dahi iş birlikleri geliştirilir.
İş birliğini yaşamın bir zorunluluğu olarak ele alıyor olabiliriz, fakat uzun soluklu iş birlikleri, kısa vadedeki küçük kişisel çıkarların da askıya alınmasını gerektirir. Bu davranış biçiminin ise kolay bir biçimde evrimleştiğini söyleyemeyiz. Hatta doğanın rekabeti içerisinde bir iş birliğinin, bir başka iş birliğini aşma zorunluğunun olduğunu da göz önüne aldığımızda; bazı bireylerin, diğer grubun iş birliği kurma çabalarını boşa çıkarmak için aldatma yöntemleri geliştirdiğini de söyleyebiliriz. İş birliği yapmak kadar iş birliklerini sürdürmek de zordur. Gönülsüzce yapılan pek çok iş birliği modeli, birlikte çalışmanın meyvelerini toplama noktasında çoğunlukla yetersiz kalır.
Tutuklu İkilemi
Evrimsel biyologlar ve ekonomistler, en basit iş birliği modellerinin dahi bir bireyin iş birliği yapması gerektiği zaman veya hile yapmaya çalıştığı zaman, karmaşık kurallara yol açabileceğini düşünmektedir. Tutuklu ikilemi bu durumun bir örneğidir. 60 yılı aşkındır politik, ekonomik ve askeri açıdan üzerinde çalışmalar yürütülen tutuklu ikilemi, iki tutuklunun suçları ispatlanamadığında kullanılabilen teorik bir senaryodur. İkilemin amacı, tutukluların bir çıkmaza sokularak kendileri için yanlış kararlar vermelerini sağlamaktır. Senaryonun temel gerekliliği ise, tutukluların birbirleriyle iletişime geçmemeleridir. Birbirleriyle görüşmeleri engellenen tutuklulara sunulan pazarlık ise oldukça basittir.
X ve Y kişileri banka soygunu yapan ve gözaltına alınıp tutuklanan iki hırsız olsun. Ancak savcının elinde her iki tutuklu için de ikna edici deliller bulunmamaktadır, dolayısıyla bir itirafa ihtiyaç duyulmaktadır. Birinci senaryoda; X tutuklusu, Y tutuklusu aleyhine ifade verirse ve Y tutuklusu susma hakkını kullanırsa; X tutuklusu serbest kalır, Y tutuklusu ise 10 yıl hapis cezasına çarptırılır. İkinci senaryoda; X ve Y tutuklularının her ikisi de birbiri hakkında aleyhte ifade verirse; her ikisine de 5'er yıl hapis cezası verilir. Üçüncü senaryoda ise; her iki tutuklu da sessiz kalmayı seçerse, her iki tutukluya da 6'şar ay mahkûmiyet cezası verilir.
En makul senaryonun üçüncü senaryo olduğunu kabul edebiliriz. Fakat rasyonel görüşmeler, diğer kişiyi içeriye atmaya çalışıp kendisini kurtarma yaklaşımını ortaya çıkararak en kötü senaryonun hayata geçmesine sebep olmaktadır. Doğal dünyaya dikkatle bakıldığında ise, hile yapmak ve iş birliği geliştirmek için evrimleşmiş olası davranış örgüleri çok daha karmaşıklaşmaktadır.
Bazı türlerde, bireyler, doğrudan diğer bireye karşılık verir. Örneğin, iyi beslenmiş vampir yarasalar, geçmişte kendilerinin açlıktan kurtulmalarına yardım etmiş yarasaları, açlıktan kurtarmak için fazla kanı kusarak onların beslenmelerine yardım eder. Bazı türlerde ise bireyler üçüncü bireylere yardımcı olur. Örneğin, daha önce yardım almış bir sıçan, yiyecek elde etme noktasında üçüncü bir bireye, daha önce yardım almamış bir sıçana kıyasla daha fazla yardımcı olma eğilimi gösteriyor.
1995 yılında Nature'da yayımlanan çalışmada; arılar, karıncalar ve tüysüz köstebek farelerini de içeren pek çok hayvan topluluğunda, kuralları çiğneyenlerin cezalandırıldığı, iş birlikçi davranışların ise ödüllendirildiği ortaya koyuldu.
İş birliğinin ödüllendirilmesi davranışı kuzenlerimizde de görülüyor. Temmuz 2016'da Proceedings of the National Academy Sciences‘da yayımlanan araştırmada, koşulsal şiddet davranışı göstermenin dışında, aslında şempanzelerin iş birliğini tercih etmelerinin rekabetçi tutumlarına üstün geldiği ortaya koyuldu
Evrimsel süreç, en temelde hayatta kalabilmek üzerine şekillenir. Birey, hayatta kalabilmek için olası her yol ve yönteme başvurabilir. İş birliği davranışları; yiyecek bulmanın kolaylaşmasına, avcı riskinin azalmasına, ısı ve suyun korunumuna, birlikte hareket ederek enerjiden tasarruf sağlamaya kadar hayati pek çok avantajın elde edilmesine olanak sağlar. Temel amacı hayatta kalabilmek olan canlı, tüm bu avantajları elde edebilmek için çoğunlukla kendi türü olmak üzere iş birliği davranışları geliştirmek durumunda, hatta zorunluluğundadır.
Minimum Kayıpla Maksimum Fayda
İş birliği, çoğunlukla iki taraflı fedakârlığı zorunlu kılan bir yapı çerçevesinde şekillenir. Basitçe bir alış-veriş mantığına dayalı olan bu yaklaşım, iki tarafın da fayda sağladığı bir modelde ilerler. Karşılıklı özgecilik, bireysel düzeyde bazı bedelleri de beraberinde getirir.
Evrimsel sürecin en kompleks organizmalarından birisi olan türümüz söz konusu olduğunda ise, iş birliği için ödenmesi gereken kişisel düzeydeki bedellerin minimuma düşürülmesi noktasında fazla "akıllı" denebilecek bazı yöntemlerin geliştirildiğini söyleyebiliriz. Bu da insan iş birliğini çok daha kompleks bir hale sokmaktadır. 3 ila 4 yaşından itibaren, hepimiz yalan söylemeye başlarız. Çünkü beynimizin gelişiminin bu aşamasında, çok yönlü ve çok güçlü bir şeye sahip olduğumuzu öğreniriz: Dil. Dil öğreniminin ardından, onu, gerçeklerle oynamak ve neler olup bittiğinin sonuçlarını etkilemek için kullanırız.
2013 yılında Royal Society B'de yayımlanan ve tutuklu ikilemi üzerine şekillendirilen bir araştırmada, iş birliğinin aynı zamanda da yalan söylemenin evrimine sebep olduğu teorik bir modellemeyle ortaya koyuldu. Taktiksel aldatmacanın ya da gerçek durumun başkalarına yanlış şekilde beyan edilmesinin evriminin modellendiği çalışmada, basitçe aldatmadan ziyade başka bir işleme biçimi --kendisi iş birliği yapmaksızın başkasının iş birliğini kazanmaya çalışma-- tanımlanıyor. Bu model, diğer bireyi yanlış yönlendirerek; bu kişiyi iş birliği içine sokma yönünde kandırmayı içeriyor. Böylece kişi, iş birliği için kendisinin ödemesi gereken bedellerden kaçınma yoluna gidiyor.
Bu durum evrimsel açıdan son derece anlaşılırdır. Çünkü minimum kayıpla maksimum faydayı elde edebilmek; zor koşullarda başvurulabilecek kaynak birikimine neden olur. Bu noktada da karşı tarafın aldatılması kritik önemdedir. Yalan söylemek, bu aşamada bireyin bu maksimum faydayı sağlamak için kendi ödemesi gereken bedelden kaçınabilmeyi mümkün hale getirir.
Ricky Gervais'in unutulmaz filmi The Invention of Lying'den belki de unutulmaz bir sahneyi hatırlamakta fayda var: "Şimdi seks yapmazsak Dünya'nın sonu gelecek!"
The Invention of Lying'de, yalanın olmadığı, herkesin doğruyu söylediği yalansız bir dünyanın nasıl olacağı anlatılıyor. Filmin başrol kahramanı Mark Bellison ise yalan söyleyebildiğini keşfediyor ve hayatını daha iyi bir hale getiriyor: Çalışmadan para kazanabileceğini, insanları yalan söyleyerek mutlu edebileceğini fark ediyor. Tanıştığı bir kadınla birlikte olmaya çalışan Mark, herkesin doğruyu söylediği bir toplumda; birlikte olmayı amaçladığı kadına modern dünya normlarıyla kolayca saptabilecek bir yalan söyleyerek istediği şeyi elde etmeyi başarıyor.
2016 yılında Nature Neuroscience‘da yayımlanan bir araştırmada, katılımcıların dürüst olmama durumlarındaki beyin aktivitesi fMRI ile gözlemlendi. Duygusal uyarımdan sorumlu beyin bölgelerine odaklanılan çalışmada, duyguların işlendiği ve tepki oluşturulduğu ilk bölge olan amigdalada aktifleşme gözlemlendi. Tarama sonuçlarından elde edilen veriler, katılımcıların yalan söylediklerinde ilk olarak amigdala aktivitesinde yüksek bir artış görüldüğünü ortaya koydu. Kişi, söylediği yalan sonucunda bir fayda sağlıyorsa, yalan söylemeye devam ediyor. Bu da; dürüst olmamanın yaygınlık göstermesi için bencilliğin yeterli olduğunu ortaya koyuyor.
Eğer ki yalancılar çok fazla yalan söylemez ve aşırı pişkin olmazsa birilerini kandırmak için dünya hakkında yalanlar söylemek oldukça işe yarardır. Fakat aksi durum gerçekleşirse bütün kooperatif yapı çöker. Bu iddia, araştırmacıların daha kooperatif türlerin daha yüksek aldatma oranlarına sahip olduklarını gösterdikleri primat türlerinin analizi ile de destekleniyor. Yani yalana olanak tanıyan şey, iş birliğinin kendisidir.
Royal Society B'de yayımlanan araştırma olduğundan daha basit gibi görünebilir, fakat bu modelleme sezgilerimizi teste tabi tutarak esasında harika bir hizmet sunuyor. Öte yandan, insan ilişkilerinde iş birliği ve sahtekârlık arasındaki ince çaplı gerilimleri anlamamıza da yardımcı oluyor. Yine de, yalan söyleme; gerçeklere dair basitçe yanlış beyanlarda bulunmaktan çok daha fazlasıdır. Yalancı, yalanına daha inandırıcı bir parıltı katmak için genellikle kendisini de aldatır.
Sinirbilimci Sam Harris, Lying isimli e-kitabında, yalan söylemeye istekli olabileceğimiz durumlarda doğruyu söyleyerek hem kendi hayatlarımızı basitleştirebileceğimizi hem de daha iyi toplumsal ilişkiler kurabileceğimizi söylüyor. Harris, sadece sahtekârlar ve politikacılar için tipik olan yalanları kastetmiyor. Özellikle de kendi rahatsızlıklarını ve toplumda yarattığı yıpratıcı etkilerini gidermek için çoğumuzun “beyaz” yalanlar olarak tanımladığı yalanları da kastediyor.
Ne olursa olsun, yalanın nasıl geliştiğine dair daha iyi bir anlayış, ne kadar basit olursa olsun, muazzam bir sosyal yarar sağlayabilir. En azından güncel siyasette, halkla ilişkilerde ve propaganda için söylenen yalanları sınırlandırmamıza yardımcı olabilir. Diğer insanları umursamazsanız, yalan söylemenin sizin için bir önemi yoktur. Empati azlığı, esasen pek çok insan için yakalaması zor bir konsept olan vicdan azlığı anlamına gelir.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Bilim Fili. (27 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 27 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı