Hocam, çok ilginç ve derin bir soru sordunuz. Işık hızına ulaştığımızda zamanın durduğu, Özel Görelilik kuramının öngördüğü bir durum; ancak bu, yalnızca ışık hızında hareket eden kütlesiz parçacıklar (örneğin fotonlar) için geçerlidir. Bizim gibi kütleli varlıkların ışık hızına ulaşması fiziksel olarak mümkün değil, çünkü sonsuz enerji gerektirir.
Şimdi tam tersi duruma, yani tamamen hareketsiz olmaya gelelim. Görelilik kuramına göre mutlak hareketsizlik diye bir şey yoktur; tüm hareketler görecelidir. Ancak teorik olarak “evrenin tüm referans noktalarına göre sıfır hızda olmak” gibi bir durumu varsayarsak—bu da zaten tanımı gereği bir soyutlama olur—zaman deneyimimiz normal seyrinde devam ederdi. Çünkü zamanın yavaşlaması ya da hızlanması sadece hızla değil, aynı zamanda kütleçekimle de ilgilidir.
Görelilik teorisine göre zaman yalnızca hıza değil, aynı zamanda yerçekimine de bağlıdır. Yani hareketten bağımsız olarak, güçlü bir yerçekimi alanında zaman daha yavaş akar. Eğer siz bu mutlak hareketsizlik durumunu aynı zamanda kütleçekimden de uzak, boşlukta izole bir nokta olarak kurguluyorsanız, zaman sizin için maksimum hızda akıyor olurdu. Çünkü hiçbir yavaşlatıcı etken (ne hız ne de yerçekimi) mevcut değildir.
Durmak, yani hızın sıfır olması, zamanın hızlanmasına neden olmaz; yalnızca daha "normal" bir akışla devam etmesine sebep olur. Zamanı en “hızlı” deneyimlediğimiz durum, durağan olduğumuz andır zaten. Bu yüzden ışık hızında zaman “duruyorsa”, sıfır hızda zaman maksimum akış hızındadır diyebiliriz. Ancak bu farkı hissetmek için bir karşılaştırma noktanız olması gerekir. Tam hareketsizlik halinde zaman daha hızlı akar demek bile, aslında başka bir gözlemciye göre anlam kazanır.
Yani hocam, durursak zaman bizim için en hızlı halinde akmaya devam eder; ama bunu fark etmemizi sağlayacak bir “karşıt durum” olmadıkça bunu hissetmeyiz.