Sorunuzun cevabını öncelikle kısa bir şekilde cevaplayım, hayır. Türkiye değil Türk Toplumlarında geçmişten günümüze Rönesans ve Reform gibi devrimsel hareketler yaşanmamıştır. (Karahanlılar ve Selçuklular da bazen bilimsel anlamda büyük alimler yetişse de oldukça sınırlı kalmıştır)
Bunun nedeni Türklerin büyük ölçüde şehir hayatını benimsememiş olmasıdır. Arkadaşlar, bu bir hakaret veya kötüleme değildir, ancak biz Türkler köylü bir milletiz. Bugün bile baktığımızda dedemizin çoğu köylerde doğmuş hatta oralarda büyümüştür. Bu yüzden de Türkiye de entellektüellik bence yok denecek kadar azdır, İlber hocaya göre ise yoktur.
Rönesansın yaşanması için Tüccar sınıfının oluşması gerekmektedir. Çünkü günümüz sistemleri de dahil olmak üzere en zengin sınıf her zaman tüccarlar olmuştur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti kurulana kadar ticaretle uğraşan (ufak esnaf ve zanaatkâr hariç) sınıf neredeyse hiç bir zaman Türklerden oluşmamıştır.
Buna bağlı oluşmayan rekabet piyasası ( geçmiş dönemlerde şirketler yerine ülkeler arasında) Türkleri doğrudan etkilemeyecektir.
Tüccar sınıfının getirilerinden biri de hemen oluşmasa da eğer varlığını sürdürürlerse 4. Kuşaktan sonra kişilerin entellektüel olmaya başlamasıdır. Bu kişiler sanata, kültüre, bilime değer verir ve desteklerler. Bu da bir çok bilimi ve bilgiyi ister istemez öğrenmelerine, dünyalarının gelişmesine sebep olur.
[Tabi bizde birazcık vurdum duymazlık da vardır. Hiç bir yerde lahiti duvar malzemesi olarak kullanıldığını duymazsınız. Bizim memleket hariç :)]
Bu durumu aslında en iyi şehirlerde anlarız. Avrupanın her şehri olmasa da kültürek şehirlerine baktığınızda oldukça düzenli bir kentleşme vardır. Eski yapılarda bile.
Ancak Türkiye ye baktığınızda, bütün metrapol hatta şehirlerde düzenli bir şehirleşme göremezsiniz. Korkunç derecede çarpıktır. Özellikle bu durum İstanbul da geçerlidir. Ancak eski İstanbul bile çarpıktır.
Arkadaşlar şunu kabullenmemiz lazım biz Türkiye olarak 80 lerden sonra şehirlere gitmeye başlıyoruz. Ondan önce genellikle köylerde yaşayan bir milletiz. Bunun en bariz örneği de köy enstitüleridir. Atatürk döneminde kurulan bu eğitim kurumlarının temel amacı köydeki gençlerin cahil kalmaması olmakla birlikte aslında onları köyde tutmaktır. Onlara modern tarım ve hayvancılık yaparak köyde kalmaları sağlanır. Ve parlak çocukların elinden tutar, şehire getirir ve alim veya sanatçı çıkarmaya çalışırlar. Temel sistem aslında budur. Ama verilen eğitim programı ve öğretmenlerin idealistliğine şapka çıkartılır... İşi erbabına yaptırmaktan kaynaklı sanırım :)
Tüccar sınıfının Türklerde gelişmemesinin bir nedeni ise İslamiyettir. İslamiyet aslında ticareti destekliyor gibi gözükse de kösteklemiştir. Çünkü tüccarlar sömürgeyi severler. Ama islamiyet buna izin vermez. Bu gün bile aslında düşündüğümüzde hemen hepimiz, bütün insanlık tüccarlar tarafından ciddi şekilde sömürülüyoruz.
Diğer konu ise yine islamiyetle ilgili faizin yasağıdır. Faiz olmayan bir ülkede veya dinde ticaret tam anlamıyla gelişmez. Hristiyanlarda da bu durum yasaktır. Ancak kendilerine güzel bahane bulmuşlardır. Faiz değil kira :)
Aynı durum Yahudiler için geçerli değil. Adamlar 17.yy dan beri resmi olarak bankerler. Ki daha öncesi de var buna itiraz etmezler. Tüm bunların serbest olduğu bir yerde para bolluğu yaşanırken haliyle parayı harcayacak yer arıyorlar. Bu da mimari ve sanatla başlıyor. Daha sonra rekabetle alakalı da olsa bilime kayıyor. Haliyle tüm bunlar avrupada yaşanıyor.
Tabi tüm bunlara ilaveten şu ayrıntı da oldukça önemli. Neden eskiden anadolu medeniyetin merkezi iken sonra avrupa oluyor sorusu çıkıyor. Burda da devreye biz Türkler giriyoruz. Biz Türkler bozkırın sert yaşamına alışkın, disiplinli ve savaşçı bir milletiz.
Ancak denizci değiliz. Dünyamız çok büyük değil. Gemiciler kadar yer gezmiyoruz. Avrupalılar ise denizci. Uzak diyarlara gidiyor ve oradan mal getiriyorlar. Ancak bizim ilk denizcimizin ismi bile belli Çaka bey. Yani aslında avrupaya göre çok yeniyiz denizde.
Aslında geri kalmamızda normal ve bu zamanlarda böyle sıkıntılar da beni şaşırtmıyor.
Dediğim gibi 80 lerden sonra şehir gördük. Rekabet piyasası ve özel sektörde daha çok ama çok yeniyiz dünyaya göre. Öğreniceğiz. Ama zaman alıcak :)
Ve ilerleyeceğiz, ama tıpkı avrupa gibi bedel ödeyeceğiz...
Tüm bu anlattıklarıma tek tek kaynak yazamam. Yazıcaksam da Sosyal Bilgiler öğretmenliği 2017 programı yazabilirim. Orda aldığımız tarih ve sosyoloji derslerinin yanı sıra bilim teknoloji ve sosyal değişme derslerinde bunları tek tek işledik ve sunumlarla destekledik. Ancak en iyi kaynakları sizlere sunayım ve okumanızı tavsiye edeyim.
İyi ve sağlıklı günler..
Kaynaklar
- İlber Ortaylı. (2021). Türklerin Tarihi: Orta Asya'nın Bozkırlarından Avrupa'nın Kapılarına: Orta Asya'nın Bozkırlarından Avrupa'nın Kapılarına. Yayınevi: Timaş.
- İlber Ortaylı. (2021). Avrupa Ve Biz. Yayınevi: İş Bankası kültür yayınları.
- John Merriman. (2021). Rönesans'tan Bugüne Modern Avrupa Tarihi. Yayınevi: Say.
- Halil İnalcık. (2021). Osmanlı Ve Avrupa. Yayınevi: Kronik.