Çünkü BARDAK DOLU!
Ve her yeni damla taşan damladır da ondan.
Bardak bizim tahammül kapasitemizdir. İçindeki su ise dertlerimiz, sorunlarımız, kaygılarımız, karşılanmayan beklentilerimiz ve olumsuzluk adına tahammül sınırlarımızı zorlayan her şey.
Neticede insanız ve bir arada yaşama zorunluluğumuz var. Böyle bir ortamda illaki sorun yaşarız. Bu sorunlar birer damla şeklinde bardağımıza dolar. Bu sorunları bazen uzlaşı yoluyla çözer ve bardaktaki suyun bir bölümünü iradi olarak boşaltırız. Bazen de sorunlarımızın çözümünü zamana bırakırız. İşte o zaman da bardağımızda biriken su azar azar ve zamanla buharlaşarak azalır.
Ancak gerek yaşadığımız vahşi sömürü çağının (kapitalizm-emperyalizm) kendinden kaynaklı ve bizcil yoksul dünya halklarına fatura edilen sorunlar, gerek yaşadığımız coğrafyanın ayrıca ve üst üste sırtımıza yüklediği sorunlar an gelir öyle bir aşamaya dönüşür ki bardağımız bir anda dolar.
Artık bundan sonrası o toplumda bireylerin sırtına binen yük bellerini öylesine büker, nefeslerini öylesine keser ki, dolu bardağa eklenen her damla taşan damla olur. Taşmak; akıl ve izandan kopuk, anlık, öfke, hiddet ve şiddet olarak bardağımızı boşaltma uğraşısından başka bir şey değildir.
Coğrafyamız ne yazık ki buna çok müsait. Böylesi bir coğrafyada taşmadan sorunlarımızı çözebilmenin örgütlenme ve vesilesi ile dayanışma dışında bir yolu da yoktur. Sevgiyle…