Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yeni kurulan Türk devletinin önünde birçok sorun vardı. Bu sorunlardan belki de en önemlisi saltanattan cumhuriyete geçişte toplumun zihnine işlenmiş olan saltanatvari yönetim şeklini değiştirerek yeni ve modern bir toplum yaratmaktı. Bu kapsamda batılılaşma süreci hız kazanmış ve eğitimde, yönetimde, bilimde modernleşme milli bir tarz ile benimsenmiştir. Uzun süreli savaşlardan yorgun düşen halk, Anadolu dışından gelen Türk unsurlarla ve savaşlardan sonra yapılan mübadele ile yaşananlar toplumda Türk unsurlarını büyük ölçüde hakim kılmıştı.
Türkiye’de tarih metodolojisi konusundaki çalışmalar cumhuriyet ile birlikte hızlanmıştır. Burada ulus-devlet, milli tarih ilişkisinin etkili olduğu açıktır. 1931’de Türk Tarih Tetkik Cemiyeti’nin kurulması 1933 yılında devlet eliyle Türk Tarih Tezi gibi bir projenin ortaya atılması da buna örnektir. Bu dönemde önce Bernhaim’in Tarih İlmine Giriş, Tarih Metodu ve Felsefesi 1936’da, sonra da Langlois ve Seignobos’un Tarih Tetkiklerine Giriş’i Türkçe’ye çevrilerek yayınlanmıştır. Böylece cumhuriyetin yetiştireceği genç nesle tarihi öğretecek yeni bir tarihçi zümre oluşturma süreci de başlatılmıştır.
1930’larda Atatürk’ün teşvikiyle arkeolojik kazılar başlamıştır. Proto-Eti ve Eti denen insanlara ait bazı bulgular yavaş yavaş günyüzüne çıkmaya başlamış ancak tablo henüz tamamlanmamıştı. Türkiye’nin antropolojik yüzü hala karanlıktı. Bu sorunu giderebilmek açısından Türk Tarih Kurumu tarafından bir yandan arkeolojik kazılar devam ettiriliyor, diğer yandan ise yaşayan halk üzerinde antropolojik araştırmalar yapılıyordu.
Atatürk’ün bir Fransız ders kitabında gördüğü Türklere ilişkin olarak yapılan “sarı ırktan barbar kavim” tanımlamalarına karşı olarak başlatılan milli tarih yazımının ve Türk Tarih Tezini bilim dünyasında savunması için kurulmuş olan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti siyasi amaçlara hizmet etse de aynı zamanda o zamana kadar Darülfünun Edebiyat Fakültesinde verilmiş olan modern tarih formasyonu ve tarihçilik düşüncesinin kurumsallaşmasına katkıda bulunmuştur.
"(Türk) tarih tezi olgunlaştı. Onun üzerinde yürümek, durmadan çalışmak lazımdır. Bazı imansızlar olabilir. Bunlar yol kesenlere benzeyebilir, aldırmayınız."(Mustafa K. Atatürk)
27 Aralık 1949’da imzalanan ve “Fulbright Antlaşması” olarak anılan “Türkiye ve ABD Hükûmetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma”nın sonucu olarak, bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CIA tarafından, Amerikan çıkarları doğrultusunda tarih kitapları yasaklandı. Fulbright Eğitim Komisyonu 8 kişiden oluşuyordu, sekiz üyeden dördü ABD’dendi. Bir oylama gerçekleşecekti yapılan oylamada antlaşma sağlanılamazsa ABD’nin büyükelçiliği oy kullanma yetkisine sahipti. Dönemin Kültür ve Eğitim Bakanı “Hasan Tahsin Banguoğlu”, Başbakan “Mehmet Şemsettin Günaltay”, Cumhurbaşkanıysa “İsmet İnönü’ydü”. Okutulması yasaklanan bu tarih kitapları bazı yayınlar tarafından günümüzde basılsa da fiyatları yüksek olduğu için okuyucu ulaşamayabiliyor. Türk Tarih Tezinin yazılmasının en önemli sebeplerinden biri Mustafa Kemal Atatürk batılı tarih tezlerinin doğru kabul edilip okullarda okutulması yerine millî bir tarih yazılması gerektiğine inanıyordu. Atatürk 1923 yılında İstanbul Üniversitesi Profesörler Kuruluna ulusal bağımsızlığımızı bilim alanında da tamamlama görevi verdi. Atatürk tarih konusuna çok önem verdiği için Türk Tarih Kurulunun kurulmasına öncülük etti. Tarih Tezinin ortadan kaldırılmasınıda Cengiz Özakıncı en güzel şekilde açıklıyor. “İngiliz belgelerinde II. Dünya Savaşı öncesi Türk-İngiliz ilişkileri kitabı da bir İngiliz belgesinde Fransızların Türklerin Hititleri Türk saymasından duydukları rahatsızlık raporu yansımış durumda(raporu göstermektedir.) Atatürk ölür ölmez, Şemsettin Günaltay’ın yazdığı Tarih Kitabı Atatürk’ün yazdığı kitap gitti bütün maddeler değişti...” Demiştir.
Türk Tarih Tezi; bugün Türklerin tarihi hakkında bilgi ve kaynak göstere biliyorsak araştırma yapamaya iten ve sayesinde bir çok tarihçi ve araştırmacı çıkardıysa bu tez sayesindedir, çıktığı dönemde bile çok eleştiriler almasına rağmen bugünün teknolojisi ile Türk Tarih Tezini yüzde 90 oranında doğrulandığını söyleyebiliriz. Tarih mezunu biri ve bilim metodolojisinden asla taviz vermeyen biri olarak, bugünki veriler ışığında değerlendirdiğimde Türk Tarih Tezi çok büyük, çok iddialı şeyler söylemesine rağmen çok isabetli bir eserdir. İskitler konusu, Hurriler, Sümerliler, Elamlar ve dahası Orta Asya’daki deniz’den bahsetmesi bile o dönemin en kapsamlı ve en önemli eseri desem yeridir. Ve şunuda demek istiyorum günümüz tarihçilerince hâlâ tartışılan bir konudur Türkler ile Moğolların aynı topluluk oldukları yönündedir ama Türk Tarih Tezinde Türkler ile Moğollar’ın ayrı topluluk oldukları yazmaktadır. Bugünki otozomal genetik verilere göre %100 doğrudur. Buradan görüyoruzki Türk Tarih Tezi sadece tarih araştırması ile değil Antropoloji gibi diğer bilim dallarıylada ilgili muazzam iş çıkarmışlardır.
Bilimsel çevrede kabul görüp görmemesi, zaten bilim için önemli bir şey değildir. Onu geçtim tarih bilimi için objektif olabilen bir tarihçi ve araştırmacı yok dünyada, kaldı ki İngilizler istedi diye Türkler Ermenilere soykırım yaptı diye uydurma yazılan kitaplar varken tarih alanında Türk Tarihinin bu denli nokta atışları yapan, çivi yazısını bizlere öğreten, Hitit gibi antik medeniyetlerin binlerce tabletlerini okuyup türkçeye çeviren Alacahöyükte ki kazıların 5500 yıllık bir tarihi var diyen bir araştırmayı hiçe sayanlar çamur atanlar sözüm onlara varsa yürekleri 90 yıllık bu tez gibi günümüzde de bu kadar iddialı bir tez sunsunlarda görelim.
Atatürk'ün arkeolojik kazıları, tarihinin araştırılmasını teşvik etmesi, bu konuda bilim adamları yetiştirme gayretleri, tarih konusunda ciddi araştırmalar yapılmasına başlangıç dayanağı olmuştu. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. Çivi yazısı okuyabilen bilim adamları yetişti. Binlerce Hitit tableti okundu. Arkeoloji müzeleri açıldı. Atatürk'ün bilime ilgisini fark eden A. Einstein, Nazilerin kovduğu bilim adamlarını Türkiye'ye yönlendirmiştir. Bunun sonucunda buraya gelip yaşayan kütüphaneciden profesörlere yüzlerce kişi Türk üniversitelerinin geliştirilmesi sürecine büyük katkılarda bulunmuşlardır. Türk Tarih Tezini lekelemek yerine kaynak ve araştırma metodu olarak kullanıp üstüne koyabilseydik şuan belkide cevabını bulamadığımız yüzlerce yeni bilgiyi tarih bilimine kazandırmış olabilirdik. Tarihle alakası daha Behistun kitabesindeki Sakalarla, Ahamenişleri ayırt etmekten aciz olan, asıl uzmanlık alanı yer bilimi olan tarihi kitap okumak gibi zanneden Celal Şengör Bey ve benzerlerinin ne söylediğini dikkate almayınız.
Kaynaklar
- Bekir Sıtkı Baykal. Attention Required! | Cloudflare. Alındığı Tarih: 20 Kasım 2024. Alındığı Yer: worldcatorg | Arşiv Bağlantısı
- A. Einstein. Albert Einstein'den Atatürk'e Mektup. Alındığı Tarih: 20 Kasım 2024. Alındığı Yer: calameo | Arşiv Bağlantısı