Bu tarz saçmalıklara itibar etmeyin. Dünyamızda hayalperestlik ve inanç arasındaki ince çizgiyi yıkan belirli canlılar da vardır... O yüzden bu canlıları önemsememek gerekiyor. Hepsinin tek derdi insanların inançları üzerinden para kazanmak.
Surinam kurbağasının üreme yöntemi son derece sıra dışıdır ve verilen bilgi doğrudur (üst bilgi): Dişi kurbağa yumurtalarını sırtında taşır ve gelişimlerini sırt derisinin altında tamamlar. Çiftleşme sırasında erkek ve dişi su içinde karmaşık bir “dans” sergiler. Bu esnada dişi, partiler halinde (genellikle 3-10 arası) yumurta bırakır; erkek kurbağa döllerken yumurtaları dişinin şişkinleşmiş sırtına yerleştirir. Yapışkan olan yumurtalar sadece dişinin sırtına tutunur (erkeğin bedenine ya da diğer yumurtalara yapışmaz). Döllenmeden sonraki ilk birkaç saat içinde bu yumurtalar dişinin sırt derisine gömülmeye başlar. Deri hücreleri yumurtaların etrafını sararak bal peteği benzeri küçük cepler (her yumurta için bir odacık) oluşturur. Yumurtalar bu ceplerin içinde gelişirken, anne kurbağanın derisi üzerlerinde koruyucu bir kapak oluşturur. Embriyolar dış ortamda serbest bir larva (iribaş) evresi geçirmez; doğrudan anne sırtındaki ceplerde metamorfoz geçirirler. Gelişim süresince embriyolar bir iribaş kuyruğu bile geliştirir, ancak bu yapı sadece ceplerde oksijen alımı için geçici olarak kullanılır ve çıkmadan önce kaybolur. Yaklaşık 3-5 ay (12-20 hafta) sonra yavrular, anne sırtındaki cepleri yırtarak minyatür birer kara kurbağası (toadlet) halinde dışarı çıkarlar.[1] Yeni doğan Surinam kurbağaları yaklaşık 2–3 cm boyundadır ve görünüm olarak ebeveynlerinin küçük bir kopyasıdır. Doğumdan sonra anne kurbağa sırtındaki ölü deri tabakasını döker ve bir sonraki üreme döngüsüne hazır hale gelir. Bu yöntem sayesinde, gelişim süresince yumurtalar ve hassas embriyolar yırtıcılardan ve sert dış koşullardan korunmuş olur. Yani Surinam kurbağası, yavrularını sırtında canlı olarak doğuran bir tür gibi görünmektedir, ancak teknik olarak yumurtlama gerçekleşir; sadece yumurtalar anne vücudunda güvenli bir kuluçka dönemi geçirir.
Öncelikle bu üreme yöntemi evrimsel bir istisna değildir – amfibilere baktığımızda farklı türlerde yumurtaları koruma yönünde evrimleşmiş çeşitli ara formlar görülür. Surinam kurbağasının ait olduğu Pipidae familyasında, Eski Dünya’daki akraba türler (ör. Xenopus cinsi Afrika pençeli kurbağaları) yumurtalarını suya bırakır ve larvaları suda gelişir. Oysa Yeni Dünya’da yaşayan Pipa cinsi kurbağalarda (Surinam kurbağası bu cinsin bir üyesidir) yavru bakımına yönelik yeni bir adaptasyon ortaya çıkmıştır: Yumurtalar dişinin sırtına yapışarak ve deriye gömülerek gelişir.[2] Yani bu özellik, Pipa soyunda atalarından farklılaşarak evrimleşmiş bir üreme stratejisidir. Bu evrimin ardında doğal seçilimle gelen avantajlar yatmaktadır: Yumurta ve embriyoların annenin vücudu tarafından korunması, özellikle yırtıcıların çok olduğu veya çevre koşullarının zorlu olduğu ortamlarda, daha fazla sayıda yavrunun hayatta kalmasını sağlar. Nitekim bilim insanları, Surinam kurbağasının yaşadığı bataklık ve gölcük ortamlarında yumurtaları sırtında taşımayı uygun bir adaptasyon olarak görmektedir. Örneğin, Brezilya’nın kurak mevsiminde su birikintilerinin geçici olduğu bölgelerde yaşayan Pipa carvalhoi türünde, bu yöntem kısıtlı su kaynaklarına uyum sağlayarak çok sayıda yavrunun hızla gelişip yayılmasına yardımcı olabilir. Anne sırtındaki cepler, embriyolara su içindeki serbest yumurtalara kıyasla daha kararlı ve güvenli bir mikro-ortam sağlar; bu da evrimsel süreçte güçlü bir seçilim avantajı oluşturmuş olabilir.
Evrimsel açıdan bu sistemin ortaya çıkışına dair ara basamaklar olduğuna dair kanıtlar mevcuttur. Örneğin Surinam kurbağasının yakın akrabaları incelendiğinde, farklı Pipa türlerinin biraz değişik üreme şekilleri gösterdiği bulunmuştur. Pipa carvalhoi gibi bazı türler, yumurtaları anne sırtında kuluçkaya yatırsa da, embriyolar iribaş (larva) evresine ulaştığında anne derisindeki cepleri terk edip suya geçer ve metamorfozlarını suda tamamlar. Buna karşın Surinam kurbağası (P. pipa), embriyolarını suya hiç bırakmadan doğrudan tam biçimli kara kurbağacıklar olarak doğurur. Bu farklılık bize Pipa cinsi içinde evrimsel bir geçiş olduğunu gösterir: Önce yumurtaların bir süreliğine sırtında taşındığı, ancak larva evresinin suda devam ettiği bir aşama, ardından embriyoların tam dönüşümünü anne üzerinde tamamladığı aşama. Bu, söz konusu üreme sisteminin birdenbire değil, kademeli değişikliklerle evrimleşebileceğine işaret eder. Benzer şekilde, Pipa dışındaki diğer bazı kurbağalar da yumurtalarını taşımaya yönelik çeşitli adaptasyonlar geliştirmiştir. Örneğin Güney Amerika’daki “keseli kurbağalar” (Hemiphractidae familyası) dişilerinin sırtında ya sabit bir kese içinde ya da açıkta yumurta taşıyarak kuluçka yapar. Gastrotheca gibi türlerde dişinin sırt derisinde kapalı bir kese (marsupium) oluşur ve yumurtalar burada gelişir. Hemiphractus ve Stefania cinsi kurbağalarda ise dişinin sırtında her bir embriyo için ayrı bir çukur (depresyon) oluşur; bu çukurlar zengin kan damarı içeriğine sahiptir ve embriyoları besler.
Bu canlıların yaşam şekillerini yanlış anlamak ve onları kendi fikirlerimizi desteklemek ya da reddetmek için araç haline getirmek, bilime karşı yapılan büyük bir haksızlıktır. Bilim, doğanın karmaşık sistemlerini anlamak için objektif ve kanıta dayalı bir yaklaşımı benimser; ideolojik görüşlere dayalı, yüzeysel yargılamalara prim vermez. Evrimsel süreçlerin bilimsel olarak ortaya konmuş, kanıtlarla desteklenmiş gerçekler olduğunu kabul etmek yerine, bu süreçleri çarpıtarak ya da inkâr ederek insanların inançları üzerinden manipülasyon yapmak kabul edilemezdir. Surinam kurbağasının üreme yöntemi, doğanın evrimsel süreçlerle adım adım geliştirdiği harika bir adaptasyon örneğidir ve bunu basitçe "tesadüf" ya da "imkânsız" olarak nitelendirmek bilime yönelik bilinçli bir saldırıdır. Bilimin ilerleyişini durdurmaya veya onu kendi ideolojik çıkarlarına alet etmeye çalışan bu yaklaşım, gerçeğe karşı yapılan açık bir ihlal ve topluma karşı sorumsuzca bir tutumdur. Artık bu tür yüzeysel söylemlerin ötesine geçip bilimsel gerçeklerle, gerçek kanıtlarla yüzleşmeli ve bilimin ışığında doğayı anlamaya çalışmalılar. Bu tür gerçek dışı iddiaları ve bilim dışı tavırları kesin bir dille reddedip, bilime saygılı ve objektif bakışı benimsemek toplumumuzun ortak sorumluluğudur.
Bilim karşısında cehaleti gururla savunanların, gerçeklerle yüzleşmek yerine kendi hayal dünyalarında boğulmaya devam etmeleri, insanlığın gelişimini engellemeye çalışan zavallı bir çırpınıştan başka bir şey değildir.
Kaynaklar
- S. Preisler. Evolution Puts On The Best Freak Show Going. (27 Mayıs 2016). Alındığı Tarih: 28 Şubat 2025. Alındığı Yer: Nautilus | Arşiv Bağlantısı
- T. L. Fernandes, et al. (2011). Carrying Progeny On The Back: Reproduction In The Brazilian Aquatic Frog Pipa Carvalhoi. South American Journal of Herpetology, sf: 161-176. doi: 10.2994/057.006.0302. | Arşiv Bağlantısı