Son zamanlarda anti-feminizm ile stoacılığın yan yana anılması bence stoacılığın özünden çok uzak bir durum. Stoacılık, temelde insanın kendi aklını kullanması, duygularını kontrol altına alması ve dış etkenlere takılmadan yaşaması üzerine kurulu bir felsefe. Kadın düşmanlığı ya da anti-feminizmle doğrudan ilgisi yok.
Ama günümüzde özellikle “red pill” gibi hareketler, erkeklerin yaşadığı hayal kırıklıklarını ve öfkelerini stoacı felsefeyle harmanlayıp kendi ideolojilerini güçlendirmek için kullanıyorlar. Yani stoacılığın “duyguları bastır ve güçlü ol” mesajı yanlış yorumlanıp, kadın karşıtı bir savunma kalkanı haline getirilmiş.
Bu yüzden stoacılık ve anti-feminizm/stoculuk ilişkisi daha çok yanlış bir yorumlama ve sosyal medyanın etkisiyle ortaya çıkan bir karışıklık. Stoacılık kendisi evrensel, akla ve erdeme dayalı bir felsefe iken, bugün bazı çevrelerde kadın düşmanlığına meşruiyet sağlamak için araç olarak kullanılıyor.
Özetle, bu ikilinin bir arada görünmesi felsefenin özünden değil, günümüz sosyal tartışmalarındaki manipülasyonlardan kaynaklanıyor bence.