Sadece Bir Araçtır!
Ancak bu sınavların objektif kriterler içermeyeceği ve olguya özel olanı ölçemeyeceği anlamına gelmez.
Mesele sınavların bilimsel kriterlere uygun olup olmadığıdır. Bir sınavın söz konusu özel alan yeterliliğini ölçüp ölçemeyeceği o sınavın niteliğine bağlıdır.
Bir sınavda olması gereken asgari kriterler, kapsayıcılık, tutarlılık, geçerlilik, güvenirlilik ile kararlılıktır.
Olmak zorunda mı? Evet, çünkü sorumluluğu olan bir alanda yetkin olabilmek asgari bir yeterliliği gerektirir. Zira sınavın kelime kökeni de sınamaktır.
Buradan sınanıp sınavı geçen herkesin kazanamaması ne yazık ki sistemsel bir sorundan kaynaklıdır. Çünkü burada temel kıstas sınavı değil rakibi geçmektir. Örneğin ülkemizdeki gibi bir sınav sistemi ne yazık ki rekabeti temel alan ve seçmeye yönelik olmaktan çok, yığılmış umutsuzlar ordusundan çoğunu elemeye yöneliktir ve sınavların bir işkenceye dönüşmesinin nedeni budur.
Bunun nedenini bugün dünya genelinde ağırlıklı olarak egemen kılınan pragmatist eğitim felsefesinde aramalıyız. Rekabeti ve amaç için her yolu mubah kılan felsefe.
Sınavların bu denli işkenceye dönüşmesinin bir diğer nedeni de ne yazık ki toplumsal algılayışımız ile ilgilidir. Sadece akademik bilgimizi ölçen bir sınavdan geçer not alamayışımız karakterimize, kimliğimize ve bütüncül olarak benliğimize mal edilebilmekte ve sanki sınanan ilgili alandaki yeterliliğimiz değil de kendimizmiş gibi bize dönebilmektedir. Tıpkı herhangi bir davranışı hatalı olan birinin kendisinin varlıksal ve bütünsel olarak hatalı var sayılması ve mahkum edilmesi gibi.
Sınavlar ne denli bilimsel kriterlere sahip olursa olsun her zaman doğru ölçüm yapar mı? Tabi ki hayır. Sınavlar sadece o anı ölçer. Öncesini ve sonrasını değil… Sevgiyle…
Kaynaklar
- Prof. Dr. Hakan Atılgan. (2025). Eğitimde Ölçme Ve Değerlendirme. Yayınevi: Anı Yayıncılık. sf: 376.
- Prof. Dr. Veysel Sönmez. (2023). Eğitim Felsefesi. Yayınevi: Anı Yayıncılık. sf: 306.