Ruhsal dengesizliğe(akıl yitirme, halisünasyonlar, bilumum zihinsel süreç defektleri) yol açabilecek moleküler eksiklik/fazlalıklar zaten biliniyordu. Fakat bu konu çok faktörlü bir konu olduğu için tam olarak şu maddenin fazlalığından oluyor diyebilmek mümkün değil. Fakat kesin olarak şunu söyleyebiliriz: Moleküller insan davranışı yönetmekte kesinkes rol alıyor.
Ruhsal dengesizlikten kastımız bu sorunun cevabını elbette ki değiştirecektir.
Örneğin Depresyon: genel hatlarıyla serotonin ve dopamin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Fakat buna ek olarak adrenalin ve noradrenalin eksikliği ve daha bir çok küçük kimyasalın eksikliği depresyona sebep olabilir.
Şizofrenide çeşitli protein sistemlerinin, kinazlar veya hormonların hastalığın oluşmasında rol aldığını destekler nitelikte bulgular var.
Aşırı testosteron genel agresivite hali yapabilir.
Alzheimer hastası bireylerin beyninde bir sebepten ötürü aşırı miktarda Amyloid ß adlı bir protein bulunuyor. Bu protein beyinde normal şartlar altında da bulunurken, aşırılığının nasıl bir mekanizmayla fonksiyon kaybı yaptığı net değil.
Özetle: Evet ruhsal diye bahsettiğimiz akıl sağlığı elbette ki moleküller tarafından yönetiliyor. Bir günümüzün bir günümüze tutmaması dahi bundan kaynaklıdır. Bir çok hastalığın moleküler yolakları, mekanizması aydınlatılmış olsa da bazı moleküler yolaklar günümüz teknolojisiyle keşfedilemedi. Yine de düşüncelerin, moleküllerin bilinçteki tezahürü olduğu şüphesiz.
[1]
Kaynaklar
- A. L. Lehninger. (2004). Principles Of Biochemistry. ISBN: 9780716743392. Yayınevi: W. H. Freeman.