Plasenta, rahimde oluşan ve anneden bebeğe oksijen ve besin maddelerinin geçtiği organdır. Bununla birlikte, düşük olmadığı sürece hamilelik sırasında kan genellikle plasenta zarından geçmez, ancak doğum sırasında kan karışımı meydana gelebilir. Kordon doğrudan annenin dolaşım sistemine bağlı değildir. Bunun yerine, materyalleri doğrudan karışmaya izin vermeden annenin kanına ve kanından aktaran plasentaya katılır.
Atıkların ve besin maddelerinin anne ve fetal kan arasındaki değişimi, kılcal damarlar adı verilen küçük kan damarlarının duvarlarından difüzyonla gerçekleşir. Anne ve fetüsün kan hücreleri asla karışmaz, bunun yerine plasenta zarı tarafından ayrı kalır. (diğer bir deyişle plasenta membranı) Aşağıya koyduğum görselden plasenta yapısının ayrıntılı çizimini görebilirsiniz.
Daha fazla ayrıntıya yer verecek olursak; Fetüs kapillerlerindeki bol oksijenli fetal kan, göbek bağına tutunduğu koryon arterlerini izleyen ince duvarlı venlere geçer. Bu venlerde birleşerek umblikal veni oluştururlar. Bu büyük damar da fetüse oksijen ve kan taşır. Anne kan basıncının fıskiye gibi jet akımı nabız gibi ileriye doğru atar. Gelen kan, villuslar arası aralıktaki kandan daha yüksek basınca sahiptir ve villuslar arası boşluğun tavanını oluşturan koryon plağına hızla çarpar. Basınç dağılırken koryon villus dalları arasındaki kan akımı yavaşlar ve böylece fetal kan ile maternal kan arasında metabolit ve gazların değişimi mümkün olur. Sonunda kan, endometriyal venler yoluyla maternal dolaşıma geri döner.
Kaynaklar
- K. L. Moore. (2016). Klinik Yönleriyle Insan Embriyolojisi. ISBN: 9786053351788.