Paleozoyik (Birinci Jeolojik Devir)
Bu zaman içerisindeki dünyamızda meydana gelen değişmeler, Kambriyen, Ordovisiyen, Silüriyen, Devoniyen, Karbonifer ve Permiyen devirlerine göre şöyle olmuştur.[1]
Kambriyen
Kambriyen’in metamorfik olmayan arazilerinde sistematikteki yerleri belli olan birçok hayvan soyu yaşamaya başlamış ve birbirinden uzak yerlerde yaşayan canlılar benzer karakter göstermiştir. Kambriyen’de Avrupa’da Galler ülkesi, İskoçya’nın kuzeyinde Hebrid Bölgesi, İskandinav Dağları,Orta Avrupa ve Akdeniz kuşağında bazı alanlar, Kuzey Afrika’da Atlas Dağlarının bulunduğu saha ile Sahra, Mısır ve Arabistan platformu, Amerika’da Appalaş ve batıdaki Kaskadlar ile Kolorada sahalarının bulunduğu alanlara teşekkül eder. Türkiye’de ise Kuzey Anadolu orojenik kuşağında bulunan İstanbul ve Zonguldak civarı, Silifke batısında Ovacık, Toros dağ kuşağında Tufanbeyli ve batıda Teke yöresi arasında kalan sahalar ile Güneydoğu Anadolu'da Bitlis Dağları'nın temel kesimi, Derik (Mardin) çevresi ve Tut (Adıyaman) civarı kabri Kambriyen’de oluşmuştur. Kambriyen’de daha çok denizlerde canlılar yaşamıştır; bu canlıların %60'ını Crustacea ve %30 kadarını da Brachidopod’lar oluşturmuştur. Nitekim bu devrin bitkilerini sadece denizlerde yaşayan yosunlar meydana getirmiştir. Kambriyen devrinde, Paleozoyik öncesine göre gerek Kara alanının yayılışında gerekse canlıların gelişiminde önemli ilerlemeler meydana gelmiştir. Bu devirde jeosenklinaller oluşmuş ve jeosenklinallerde buzulların erimesi ile de çoğunlukla taneli malzemeler çökelmiştir. Ayrıca koloniler halinde yaşayan kireçli iskeletleri ile resifler oluşturan canlılar, iklimin pek soğuk olmadığını ve özellikle bu resiflerin her tarafta bulunması dünya ölçüsünde ılıman iklim şartlarının egemen olduğunu gösterir.
Silüriyen-Ordovisiyen
Genellikle sakin bir dönemi karakterize eden Silüriyen-Ordovisiyen’de, regresyon yani deniz çekilmesi ve ne transgresyonlar (deniz basması) meydana gelmiştir. Bu durum ise epirojenik hareketlerin etkili olduğunu gösterir. Bu dönemin en önemli olayı, dönemin sonuna doğru Kaledoniyen Orojenezi’nin meydana gelmesidir. Silüriyen’e ait araziler; İngiltere, Baltık kalkanı kenarındaki İskandinavya dağları, Orta Avrupa'daki alanlar ve Kuzeybatı Avrupa'da Arden Dağları, Bohemya Bölgesi, Kuzeybatı Afrika Fas ve Yüksek Atlaslar, Kuzeydoğu Amerika’da yaygındır. Silüriyen’de sıcak kurak ve sıcak nemli iklim şartları hakim duruma geçmiş ve bunun sonucu olarak Kuzey Amerika'da tuzlu jipsli araziler oluşmuş; ayrıca sıcak ve nemli iklimin indikatörü olarak da Avrupa'da Normandiya’da ve Kuzey Amerika Alabama'da demir cevherleri teşekkül etmiştir. Kutup bölgeleri de dahil sıcak iklim şartlarının hüküm sürdüğü Silüriyen’de hava ile solunum yapan canlılar ortaya çıkmıştır. Silüriyen sonunda Kaledoniyen orojenik hareketi ile İngiltere'de Kaledonya ve İskandinavya Dağları oluşarak Kuzey Atlantik kıtasına eklenmiştir.
Asya'da Kırgızistan ve Baykal Bölgesi yükselerek Angora kıtası ve Uzakdoğu'da Kuzey Çin Dağları oluşmuştur. Güneyde ise Avustralya-Hindistan-Madagaskar-Brezilya ve Güyan’ı içine alan Gondwana kıtası yer almıştır. Türkiye’de ise arazileri, İstanbul Boğazı'nın her iki yakasında görülür. Gebze dolaylarında Silüriyen’i arkoz, silisli şist ve mercanlı kalkerler oluşturur.
Ayrıca Silüriyen arazileri Karadeniz Ereğlisi, Batı Toroslar’da Babadağ’ın (Denizli) temelinde, Anamur-Silifke ve Sarız-Saimbeyli arasında, Hakkari-Çukurca dolaylarında ve Nur Dağları'nın Kuzey kesimlerinde yaygın olarak görülür.
Devoniyen
Bu devir, sıcak kurak ve sıcak nemli iklim şartlarının hüküm sürdüğü ve jeosenklinallerin geliştiği bir dönem olarak dikkati çekmektedir. Nitekim Amerika’da sıcak nemli iklim şartları hüküm sürmüş ve buralarda Kaledoniyen Orojenezi ile oluşan yüksek alanlardan taşınan malzemeler, kırmızı renkle depolar halinde birikmiştir. Avrupa'da hüküm süren kurak ve sıcak iklim şartları altında Silüriyen arazileri üzerinde kırmızı kumtaşları oluşmuştur. Bu kırmızı kumtaşları İskandinavya Yarımadası’nın olduğu kesimi tamamen kaplamıştır. Türkiye’de Devoniyen arazileri, orojenik kuşaklarımızda oldukça geniş yer kaplar.
Nitekim Çatalca -Kocaeli Yarımadası’ndaki mercanlı kalkerler, killi ve yumrulu kireçtaşları, devoniyen denizel ortamında çökelmiş tortulların taşlaşmasıyla oluşmuştur. Devoniyen’in en önemli özelliği, kara ve denizlerde yaşayan canlıların Silüriyen’e nazaran hızla çoğalmaya başlamış olması ve yeni canlıların ortaya çıkmasıdır. Nitekim Silüriyen’e göre denizel bitkiler azalırken, kara bitkileri gelişme göstermiş ve özellikle Orta Devoniyen’de hem tür sayısı artmış hem de büyük cüsseli bitkiler ve ibreli olan ağaçlar yetişmeye başlamıştır. Mercan resiflerinin özellikle Orta Devoniyen’de bol olması iklimin sıcak, denizlerin durgun ve berrak olduğunu gösterir. Buna karşılık Afrika ve Alaska devoniyen arazilerinde buzullaşmayı gösteren çökel tiplerine de rastlanır.
Permo-Karbonifer
Paleozoyik'in son dönemini oluşturan Karbonifer ve Permiyen ayrı devirler halindedir. Ancak bu dönemde oluşan Hersiniyen oroienezi Karbonifer‘den başlayıp Permiyen sonuna kadar devam ettiğinden her iki devre ait araziler, genellikle bir arada bulunur ve çoğu kez devamlı bir çökelme ortamı gösterir. Bu dönemin en önemli diğer bir özelliği de karasal karbonifer sahalarında kömür yataklarının oluşumudur. Permo-karbonifer'de Amerika'da Appalaş Dağları, Batı Avrupa'da Fransa-Belçika Havzası, Ruhr Havzası, Saar-Loren Havzası, Massif Central, Ingiltere'nin büyük bir bölümü, Rusya'da Ural Dağlarının uzandığı alan, Akdeniz Havzası'nın kuzey kanadı, Alp-Himalaya kuşağı ve Çin'in kuzey kesimi çökelme ortamı haline gelmiştir. Burada devam edegelen çökelmeler sonucunda karasal ortamlarda killi-marnlı tabakalar ve bunların içerisinde bitki kalıntıları birikmiştir. Bu kalıntıların daha sonra oksijensiz ortamda yavaş yavaş yanması ile taş kömürü yatakları meydana gelmiştir. Denizel ortamlarda ise bol miktarda denizel fosil içeren kireç“ malzemeler çökelmiştir.
Türkiye’de Karbonifer'de karasal ortam şartları gösteren Zonguldak-Bartın arasında taşkömürü yatakları teşekkül etmiş; güneydeki Toros orojenik kuşağının bulunduğu sahada denizel ortam şartları altında çoğunlukla Fusulinli kireçtaşları meydana gelmiştir. Permo-karbonifer arazileri ise; İstanbul civarında Cebeciköy silisli şistleri ve kireçtaşları, yumrulu kireçtaşları, bitkili, killi, kumtaşı, konglomera ve grovaklar, Ereğli-Zonguldak havzasında kireçtaşı ve çoğunlukla kumtaşı, miltaşı, killi şist, konglomera tabakaları içermektedir. Toros sistemindeki karasal Karbonifer, çoğunlukla mavimtrak, kristalize kireçtaşlarından oluşmaktadır. Bu devir, karasal bitkiler açısından son derece zengindir; yeryüzünde hiç bir dönem bitkisel hayat bakımından bu kadar zengin olmamıştır. Permokarbonifer'de fauna hayatı da son derece zenginleşmiştir.[2]
Bilhassa gür flora dahilinde tür itibariyle zengin bir böcek popülasyonunun da mevcut olduğu anlaşılmıştır. Karbonifer‘de bitki toplulukları, iklimin ılıman ve havadaki CO2'nin artmasına bağlı olarak olağanüstü gelişme göstermiştir. Bu dönemdeki ormanların genellikte bataklık ve durgunsu ortamlarında gelişmiş olması kömürleşme olayını artırmıştır. Yüksek enlemlerde de mercan resiflerinin bulunması, Karbonifer'de iklimin oldukça sıcak olduğunu gösterir. Karbonifer, Dünya'da kömür oluşumu açısından önemli bir devirdir.[3]
Permiyen
Permiyen’de, kuraklık kendini göstermiş, denizler çekilmiş ve çoğu birer iç deniz haline gelmiş ve arz tarihinin hiç bir döneminde görülmeyen çölleşme başlamıştır. Dolayısıyla çöl rejimi esnasında flora ve fauna fakirleşmiş; Rusya, Almanya ve Amerika'da tuz, jips, potas gibi evaporitler oluşmuş ve yeryüzünde genel bir kızıl formasyon fasiyesi gelişmiştir. Örneğin Amerika'da Kansas ile New Mexico arasında dünya çapında büyük bir saha kaplayan ve 30 000 milyar ton rezerve sahip tuz yatakları oluşmuştur. Bu devrin diğer özelliklerinden biri de güneydeki Gondwana kütlesi üzerinde yer alan Avustralya, Brezilya, Arjantin, Hindistan ve Güney Afrika'da, birkaç buzul döneminin oluşmasıdır. Ayrıca, bu devire ait buzul taşları olan tiller arasında kömür yataklarının bulunması, glasiyal ve interglasiyal devrenin mevcudiyetini ortaya koymaktadır. Permokarbonifer sonunda, Hersiniyen dağ oluşumuyla ile Ural ve Appalaş jeosenklinalleri kapanmış; böylece Kamçatka'dan Kanada‘nın batısından Alaska'ya kadar uzanan sahada büyük bir kıta meydana gelmiştir. Kuzey Amerika'daki Appalaşlar ve Batı Avrupa'daki kömür yatakları bu durumu kanıtlamaktadır.[4]
Kaynaklar
- G. Gürgen. (). Dünyanın Jeolojik Tarihi. Not: Ankara: Pegem Akademi, 2014.
- N. Tunçdilek. (). Türkiyede Yerleşmenin Evrimi. Not: İst.Üniv Yayınları, 1986.
- A. Demirsoy. (). Genel Zoocoğrafya Ve Türkiye Zoocoğrafyası. Not: Ankara, 2002.
- Ders Notları. (). Ankara Üniversitesi Açık Ders Malzemeleri.