Bence empati. Gerçek bir kaza veya savaş alanındaki cesetleri gördüğümüzde, onların nasıl ölmüş olabileceğine dair aklımızda birçok fikir oluşur. Nasıl vurulmuş olabileceklerini, son nefeslerinde ne düşündüklerini, geride kimleri bıraktıklarını, mutlu mu yoksa mutsuz mu öldüklerini düşünür ve onun yerine kendimizi koyarız. Annemiz-babamız yaşında birinin cesedini gördüğümüzde onu annemiz-babamız yerine koyarız, küçük bir çocuk gördüğümüzde kardeşimiz...Aynı şekilde onu vuran kişi hakkında da düşünürüz. Acaba öldürürken ne düşünüyordu, şimdi pişman mı gibi... Her iki bakış açısı da acı vericidir. Gerçekten ölmüş insanlar, bir kurgunun parçası olarak ölmüş insanlara göre bize “gerçek” bir acı verir, çünkü bir film izlerken filmden almak istediğimiz başka şeyler de bilinçaltımıza dahil olur: heyecan, korku, estetik haz...İster istemez, filmin gösterdiği şeylerden ziyade gösteriş şeklinden daha çok etkileniriz. Başka bir deyişle, bir kurguya bakarken “ne” sorusundan daha çok “nasıl” sorusuyla ilgiliyizdir. (Savaş alanını görmekten ziyade savaş alanının nasıl gösterildiğiyle. Hatta bir dram filminden çıktıktan sonra öfkeli ve kırgın hissetmenin yanında, filmde emeği geçen kişilere hayranlık hissetmemizin de nedeni budur.) Ama bir savaş alanı tamamen gerçektir ve biz nasıl görüyorsak öyledir. Arada hiçbir aracı yoktur. Yani salt “ne” sorusuna dahildir. “Nasıl” gösterildiği sorusuyla, doğal olarak, ilgilenmeyiz.
Tabii bunlar bence, umarım yardımcı olmuştur.????