Metahan Ünlü'nün cevabına bir ekleme yapmak gerekirse; Oğuz Türkleri Anadolu'ya iki dalga halinde geldiler. Bunlardan birisi Malazgirt Meydan Muharebesi sonrasında, bir diğeri ise Cengiz Han devrinde.
İlk dönemde kurulan beylikler; Mengücekoğulları, Danişmendoğulları gibilerdir. Ayrıca bu dönemlerde geçtiği düşünülen Sarı Saltuk destanı da bu dönemin Türk karakterini ortaya koymaktadır. Özellikle, bugün Gagavuzya adlı bölgenin, Oğuz Türkçesi konuşması, ilgi çekicidir ve yoğun göçlerin ulaştığı coğrafyayı anlamamızı sağlar.
Bu noktada ise bazı topluluklar da konu hakkında teori geliştirenleri zorlar ve daha geliştirir. Örneğin Karamanlılar olarak bilinen Hristiyan - Ortodoks Türk topluluğu bunlardandır. Bu insanlar Grek alfabeli Türkçe yazıyorlardı. (Bu topluluk için iki iddia var. Birincisi, yerli Hristiyanlardı ve dil değiştirdiler. İkincisi göçlerle gelen Türklerdi ve din değiştirdiler. Fakat ikincisi, Erhan Afyoncu'nun da tespitleri eşliğinde daha olsaı görünmektedir)
Öyleyse, belli ki bir grup Türk, Anadolu'ya geldi ve hatta bugün Ukrayna - Romanya hattına kadar sarktılar (Gagavuzya'yı hatırlamak lazımdır burada) bir kısmı da Anadolu'ya yerleşti. Burada ilk beylikler kuruldu. Sonrasında da Anadolu Selçuklu Devleti ve tekrar beylikler ve Osmanlı Devleti... Tüm bu siyasal süreçte, Anadolu'da siyasal birliğin dili yani ortak dil Türkçe oldu. Rumca'dan Türkçe'ye bir değişim yaşandı.
Belli sayıda bir kitlenin Türkçe konuşması ancak bu dönüşümü açıklayacaktır. Hiç değilse yönetici kesimlerin ve yanında yeter sayıda teknik elemanın Türkçe konuşması gereklidir ve bu ancak köy nüfuslarının dilini değiştirebilir. Son kertede İtalyanlar bu topraklara Haçlı Seferleri zamanında Türkiye demeye başlamıştır. Bu dönüşümün 12. asrın sonlarında kesin bir şekilde tamamlandığını gösterir. Bu kültürel açıklama dışında, toplumun genelinin etnik kökenleri ve bunun değişimi ise bilimsel anlamda ortaya konabilecek bir hussu değildir. Nitekim Oğuz Türklerinin dahi Hazar'ın doğusunda oluşum süreçlerinde, Soğdlular gibi İrani ve hatta daha eski Turani kavimler ileve bu minvalde de Hint - Avrupa toplumları ile ne kadar yoğunlukta etkileşime girdiği tam olarak bilinenemektedir. Öyleyse bizi Akdenizli gösteren gen bir analizinin ndeni Anadolu'da dil değişimimidir yoksa zaten daha eski zamandan gelen bir sebep mi vardır. Bu konu, bilinemez.
Bu noktada, Osmanlılarda benzer biçimde bu toplumsal kitle içerisindelerdir. Sadece Halil İnalcık'ın da çeşitli defalar belirttiği gibi Kayı bağlantıları muğlaktır. Yoksa İbn - Batuta'nın da belirttiği üzere onun oğlu Orhan tipik bir Türk Bey'idir. Bu tip belli bir kültürel, ekonomik ve kurumsal pratik içinde barındırır. Yerleşik Roma üst yapısından birisinin kitlesel olarak, bu tipe dönüşmesi makul değildir. Zaten böylesi bir dönüşüm, yani dil, din ve göçebelik biçiminde bir yaşam tarzı dönüşümünün ise üst Roma yönetiminde görülmesi tarihin dinamiklerine de uymayacaktır. Ancak Köse Mihal gibi bazı marjinal örnekler vardır ve onlarda sonuç olarak yeni bir yapıda yeni ve daha prestijli görevler bulma ümidiyle Roma'dan Osmanlı saflarına geçmiş görünmektelerdir. Kurucu unsurlar değillerdir.
Dolayısyla, halk bazında belli geçişler, belli birleşmeler elbette olmuştur. Lakin üst yapıda belli bir devamlılık dahilinde Türk - Oğuz kimliğinin Hazar'ın doğusundan Anadolu'ya kadar olan süreci, günümüzde açıktır.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Sabah Gazetesi - Erhan Afyoncu. (19 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 19 Nisan 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı