Hayır. Ölümü kabullenememe yalnızca gelişmiş kognitif fonksiyonlarla açıklanmıyor; bilişsel üstünlük gerekli bir zemin sağlıyor, ama yeterli değil. Zihin geleceğe sıçrayıp (episodik gelecek tasarımı) kendi sonunu tasavvur edebiliyor, benlik anlatısı kuruyor ve başkalarının zihinlerini simüle ediyor (zihin kuramı). Bu da ölüm bilgisini sürekli erişilebilir kılıyor; haliyle tehdit algısı uyarılıyor. Evrimsel düzeydeyse, türün devamına hizmet eden güçlü bir kayıp‑kaçınma eğilimi ve bağlanma sistemi devreye giriyor; dolayısıyla çıplak zekâ tek başına kabulleniş üretmiyor.
Benim okumamda resim katmanlı ilerliyor:
- Evrimsel düzeyde: Doğal seçilimin hayatta kalma ve yavru yatırımı yönündeki baskıları var; kayıp ve yok oluşa duyarlı bir duygulanım repertuarı var. Bu repertuar tehlike sinyallerini abartma eğilimiyle (negativity bias) birleşince ölüm fikrine karşı direnç artıyor.
- Nörobiyolojik‑davranışsal düzeyde: Tehdit ve kaygı ağları, bağlanma ve ödül sistemleri, ağrı ve kaçınma devreleri birlikte çalışıyor; duygusal düzenleme kapasitesi dalgalandıkça kabullenme de dalgalanıyor.
- Sosyo‑kültürel düzeyde: Anlam, ritüel ve paylaşılan dünya görüşleri (din, ideoloji, ulusal kimlik) ölüm kaygısına karşı psikolojik tampon işlevi görüyor; bu tamponlar güçlendikçe "kabul edememe" farklı savunma biçimlerine (yüceltme, aidiyet, düşmanlaştırma) dönüşebiliyor. Keza Terör Yönetimi Kuramı (TMT) bu tamponlama etkisini sistematik deneylerle gösteriyor.
- Bilişsel düzeydeyse: İleri soyutlama, dil ve simgesel düşünme hem ölümün kaçınılmazlığını kavratıyor hem de kontrol yanılsamaları ve kaçınma stratejileri üretiyor; yani aynı mekanizma hem farkındalık hem savunma yaratıyor.
- Gelişimsel düzeyde: Çocuklarda ölüm kavrayışı kademeli olgunlaşıyor; ergenlik ve erken yetişkinlikte kimlik ve anlam arayışı keskinleşince ölüm temasına verilen tepkiler de şiddetlenebiliyor.
Peki, zekâ arttıkça insan ölümü daha iyi kabul ediyor mu? Oysa gerçekte, yüksek bilişsel kapasite tek başına dinginlik üretmiyor; kültürel tamponlar ve duygulanım düzenleme kapasitesi eşlik etmeyince ölüm bilgisi ağır bir yük. TMT'nin meta‑analizi, ölümün erişilebilir kılınmasının (mortality salience) insanları dünya görüşlerini savunmaya ve anlamı onarmaya ittiğini gösteriyor; bu, "salt biliş" açıklamasını zayıflatıyor. Evrimsel çerçevedeyse Ajit Varki'nin "ölümün inkârı" hipotezi, ileri zekâ ile gerçekliği kısmen reddetme eğiliminin birlikte seçilimden geçmiş olabileceğini öne sürüyor; yani kognisyon tek başına neden değil, daha geniş bir uyum paketinin parçası. Sonuç olarak da ölümü kabullenememe, bilişsel, duygusal ve kültürel düzlemlerin iç içe geçtiği çok etmenli bir fenomen.
Kaynaklar
- Brian L. Burke; Andy Martens; Erik H. Faucher. (2010). Two Decades Of Terror Management Theory: A Meta-Analysis Of Mortality Salience Research. Personality and Social Psychology Review, sf: 155-195. doi: 10.1177/1088868309352321. | Arşiv Bağlantısı
- Ajit Varki. (2009). Human Uniqueness And The Denial Of Death. Nature, sf: 684. doi: 10.1038/460684c. | Arşiv Bağlantısı