Korkuya teslim olmayarak!
Korku her insana özgü bir durum. Her insan öyle ya da böyle, sürekli ve ya geçici olarak bir şeyden, bir durumdan korkar. Bu bazen bir sınav olabilir bazen bir badire ve çoğu zaman ölüm olabilir.
Bence korkunun kendisinin kaynağı; gerek sınav gerek yaşanan badire gerekse ölüm vb. her şey için belirsizliğin kendisidir. Belirsizlik kor-ku-tur.
Bu bize aslında bir çıkış yolu da gösterir. Bilinmeyeni bilinir kılma uğraşı. Adı da bilimdir.
"Her bilim ile uğraşan tüm korkularından sıyrılır, bilim korkuları yok eder" iddiasında değiliz elbet. Fakat bilme eylemini önceleyen, araştıran, okuyan, bilimle bizzat uğraşan insan, bunu yapmayanın aksine, onu korkutan çoğu şeyin nedenini bilebilir ve önlemini alabilir.
Bilsek de önlemini alamayacağımız, önüne geçemeyeceğimiz korkularımız da var tabi. Bilme eylemi burada korkmamamız gerektiğini öğütlemez. Yaşamın sürdüğünü, bazı korkuların üstüne gidildiğinde zaferin mutlak olarak bizim olacağını örnekleri ile sunar. Yani korkmanın olağanlığının yanı sıra korkuya teslim olmamanın dayanaklarını ve önemini. Bu ölüm korkusu için de geçerli…
Ölüm korkusunu tümden aşan bilgeler de vardır diye düşünüyorum. Öyle bir yere bağlananından, beklenti ile hareket edeninden ve ötelere bel bağlayanından değil. Aksine; geldiği yere, eninde sonunda herkesin ve her şeyin "yıldız tozuna" dönüşeceğini bilip bundan da keyif almasını bileninden…
Korkuya, hayatımızı zehir edecek boyutlarda teslim olmamak lazım. Çünkü bulaşıyor. Fakat cesaretin daha hızlı bulaştığına defalarca (kıymeti var mıdır yok mudur bilemem fakat )tanığım…
Önemli not: (Böyle bir korkuyu, yaşamının olağan akışını olumsuz etkileyecek şekilde yaşayanlara da, bu işi bilimsel temellerle ele alan işinin uzmanlarına danışmasını mutlaka öneririm.)