Böyle konularda insanların statükoyu sorgulaması çok hoşuma gidiyor; ama bunun saldırgan ve aşırı özgüvenle yapılmasını son derece tehlikeli buluyorum. Çünkü şunu sormak gerek: Bir konuda iki karşıt argüman varsa, bunlardan birinin diğerine üstünlüğünü neye göre belirleyeceğiz? Yani Netflix'te yayınlanan bir belgesel, sırf varsayılana meydan okuyor diye doğru (veya "daha doğru") olmak zorunda mı? Yani mesela Seaspiracy'nin söylediklerinin "daha doğru" olduğunu neye dayanarak düşünüyorsunuz? Hele ki formatı ve mecrası öteki taraftan kat kat zayıf, şaibeli, muğlak ve tehlikeli iken? Bunları kendimize daha sık sormamız gerekiyor; yoksa önyargılarımıza yenik düşmemiz kaçınılmaz.
Her neyse, Seaspiracy'e gelince, bence proje özünde çok değerli bir temele dayanıyor. Kontrolsüz balıkçılık, deniz ve okyanuslarımızın adeta "içinden geçiyor" ve bunun insanlara etkili bir şekilde anlatılması çok önemli. Seaspiracy gibi belgeseller de bunu çok güzel yapıyorlar. Ama bir şeyin "sanatsal" veya "yüksek yapım kalitesi" ile sunulması, onu "doğru" yapmıyor (bunu mesela burada da meşhur bir şekilde görmüştük). "Elde ne veri var?, "O veri nasıl toplandı?", "Veri, halihazırda var olan bulgularımızla örtüşüyor mu, örtüşmüyorsa neden?" ve "O veriyi ve o veriden çıkarılan sonuçları bağımsız olarak doğrulamak mümkün mü?" Bilimi "bilim" yapan ve diğer tüm düşünce tiplerine açık ara farkla üstün kılan şey bu soruları soruyor olması.
Ve Seaspiracy'i bu gözle değerlendirdiğimizde, oldukça kötü bir tablo çıkıyor. Her şeyden önce, kullandıkları verileri ve kaynakları ya okumamışlar ya anlamamışlar ya da her ikisi birden. Mesela "2048 yılına kadar avlanacak balık kalmayacak" diyorlar. Bu doğru değil. Bu iddiayı meşhur eden makaleye bakıyorsunuz, "Dünya'da en çok aşırı avlanmanın yapıldığı balık popülasyonlarının 2048 yılına kadar, o güne kadarki maksimum verimliliklerinin %10'unun altına düşeceğini" söylüyor. Bu, korkutucu bir tahmin ama "avlanacak balık kalmayacak" demeyi meşru kılan bir bulgu değil.[1] Bu arada dikkatinizi çekerim, Seaspiracy de kaynaklarını açıkça söylemese bile akademik makaleleri kaynak olarak kullanıyor. :) Hangi makalelerin "daha doğru" olduğunu nasıl ayırt ediyorlar?
Veya diyorlar ki "yakalanan balıkların %48'i çöpe atılıyor". Bu doğru değil, belli ki veriyi okumamışlar. Çünkü o sayıyı vermelerini sağlayan makaleyi açıp okuyorsunuz ve görüyorsunuz ki o %48 oranı, "istenmeden yakalanan" balıkların oranı (buna "bycatch" deniyor).[2] Yani balıkçılar aslında o balıkları yakalamak istemiyorlar ama istemeden de olsa yakaladıkları için yine de piyasaya sürülüyor. Eğer çöpe atılan balık oranını istiyorsanız, doğru sayı %10. Her halükarda bu da kesinlikle %0'a yakınlaştırılması gereken bir oran, ama belgeselin iddia ettiği gibi "yakalanan balıkların yarısı" da değil.
Akıl almaz ve gülünç bir şekilde, okyanuslardaki plastiklerin çoğunun çöpe atılan balıkçılık ekipmanları olduğunu söylüyorlar. Sadece sağduyunuzu kullanarak, bunun imkansız olduğunu görebilirsiniz. Belki 1980'lerde falan çoğu plastik çöpü bu tarz şeyler oluşturuyor olabilirdi, ama günümüzde okyanuslarda biriken plastiklerin %80 kadarını meşrubat şişeleri, yiyecek paketleri, lastikler vs. oluşturuyor.[3]
Bir diğer saçma iddia, balıkçılığın asla sürdürülebilir bir şekilde yapılamayacağı iddiası. Bu doğru değil. Eğer bilime kulak asılırsa, her balık popülasyonunun sürdürülebilir olacak şekilde avlanabileceği maksimum sayısı belirlenebiliyor ve bunun altında kalındığı sürece o popülasyonları çökertmeden balıkçılık yapılabiliyor.[4] Balık, önemli bir besin kaynağı ve aklı başında kimse bunu tamamen ortadan kaldırmaya çalışmıyor. Tabii ki belgeselin asıl vermek istediği mesaj "Vegan olursak tüm bu sorunlar çözülür." demek olduğu için (ve konuyu da oraya getirdiği için), asıl amaç kabak gibi ortaya çıkıyor ama oralara girmeyeceğim bile. Veganların verdikleri mücadele son derece onurlu bir mücadele ama bazı metotları kabul edilebilir gibi değil. Maalesef bu tarz belgesellerin yapılış biçimi de onların başında geliyor.
Bazı diğer yanlışları daha var (özellikle tüm suçu Asyalılara falan atması epey komik ve Batıcı bir bakış açısı) ama hepsine girmeyelim şimdi. Özetle, belgesel en temel iddialarında bile kaynak okumasını doğru yapamamış. Haliyle izleyicinin duygusal taraflarına oynadığı kısımlarda argümanlarını rasyonel bir şekilde kurabildiğini düşünmek mümkün değil.
Bence bu konuda anlaşılması gereken önemli nokta şu: Bilimi yapanlar bilim insanları. Ve bilim insanları kusursuz değiller. Tabii ki satın alınabilirler. Tabii ki baştan çıkartılabilirler. Tabii ki yozlaşabilirler. Tabii ki yalan söyleyebilirler. Bunlar yeni şeyler değiller, Anaksimander'in doğrulama fikrini ilk türettiği günden, Galileo'nun gözünü teleskoba ilk koymasından beri var olan şeyler. Sonuçta insan, insan...
Haliyle, sorulması gereken şey şu: "Buna rağmen bilim nasıl bu kadar başarılı olabildi?" Cevap: Az önce sorduğum sorular sayesinde... Bu veriyi nasıl topladın? Benzer verileri ben de toplayabilir miyim? Analizini nasıl yaptın? Deneyi nasıl yaptın? Ben de yapsam aynı sonuçları alır mıyım? Bu sonuçlarımızı karşılaştırırsak neler öğrenebiliriz? Nerelerde kendimizi kandırıyor olabiliriz? Bu ve bunun gibi soruları sorma cüretini gösteren tek saha bilim. Üstüne bir de yalan söyleyen bilim insanlarının yalanlarının ortaya çıkması sonrasında komüniteden hızla aforoz edilmesi sayesinde bilim insanlarının bariz yalanlara yanaşmaktan korkması da cabası. Ve işte o nedenle son dönemde politik ve sosyolojik atmosferde yükselen vurdumduymazlık, "bir şey olmaz"cılık, aşırı tehlikeli. Bu sosyopolitik bilime de sirayet etmeyi başarırsa, dürüstlük ve empati "aşağılık ve wokeçu görüş" olarak yaftalanıp ayaklar altına alınırsa, "Zafere giden yolda her şey mübahtır." mantığı bilimde de yer ederse, işte o zaman vay halimize... Uzun vadede bilim muzaffer olacaktır tabii, gerçeklerle savaşılmaz. Ama şu 70 yıllık ömrümüzde çok dandik bir döneme denk geleceğiz demektir. Umarım olmaz.
Seaspiracy gibi belgeselleri izleyin. Ama onları, "karşı taraf" olarak gördükleri kişilere yapmanızı istedikleri gibi, eleştirel bir gözle izleyin. Bu belgeselleri de aynı veri ve dürüstlük standartlarına tabi tutun. Birçoğunun sınavı tahmin ettiğiniz kadar yüksek skorlarla geçemediğini göreceksiniz.
Kaynaklar
- B. Worm, et al. (2006). Impacts Of Biodiversity Loss On Ocean Ecosystem Services. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 787-790. doi: 10.1126/science.1132294. | Arşiv Bağlantısı
- D. Zeller, et al. (2017). Global Marine Fisheries Discards: A Synthesis Of Reconstructed Data. Wiley, sf: 30-39. doi: 10.1111/faf.12233. | Arşiv Bağlantısı
- W. C. LI, et al. (2016). Plastic Waste In The Marine Environment: A Review Of Sources, Occurrence And Effects. Elsevier BV, sf: 333-349. doi: 10.1016/j.scitotenv.2016.05.084. | Arşiv Bağlantısı
- D. Pauly, et al. (2020). Msy Needs No Epitaph—But It Was Abused. Oxford University Press (OUP), sf: 2204-2210. doi: 10.1093/icesjms/fsaa224. | Arşiv Bağlantısı